23 Haziran 2013 Pazar


Üslup Paradigmayı da Yansıtıyor.

 

"Üslub-u beyan aynıyla insan" deyişi, insanı sadece iyi - kötü, bilgili - bilgisiz gibi tek yönlü tanımlamakla yetinmeyen bir saptamayı yansıtıyor.
Günümüz diline özetle "söyledikleri, söyleyeni yansıtır"diye çevirebileceğimiz bu ifade, insanın insanlığının, konuşmasına ve konuşmasını belirleyen kişisel niteliklerine yansıdığını gösteriyor.
Söyledikleri neyse kendisi de o olarak algılanıyor.

Belli kültürel kodlanmalardan oluşan dünyaya bakış ve yorumlayış biçiminin de, paradigmayı yani zihin yapısını yansıtması gibi. Bireyin paradigma veya zihniyeti uslubuna yansıyor.

Batı ile doğu insanları arasında geçerli olan en temel paradigma farkı da, dile ve davranışlara hakim olan akılsal veya duygusal tepkilerden dışlaşıyor.

İnsan ilişkilerinde genellikle Batıda akılsal, doğuda duygusal tepkili dil egemen.

Batı’nın çoğunlukla akılsal ve gerçekçi tepkisine karşı, doğu toplumlarında çoğunlukla duygusal tepki geçerli.

Bu temel uyuşmazlığa karşın insani iletişimin yaygınlaşmasıyla ortak değerlerde bütünleşme olanağı artarken, ayrışma da su yüzüne çıkıyor.
Bu tutum farkı devlet dilinde önemli kargaşalara neden olacağı için ağzına geleni söyleme alışkanlığı hiçbir devlet adamının huyu olarak kabul edilemez.

Ortak dil ve kültüre doğru hızla ilerleyen dünyalıların gezegen ahalisine dönüşmeye başladığı, ortak bir siber tehdit altına girebileceği söz konusu olduğundan kontrolsüz ifadelerle toplumların nereden nereye savrulacağı da bilinemiyor. Bilgi iletişim çağı paradoksal olarak bilinmezleri arttırıyor.

Uluslararası ilişkilerde ortak tutum belirlemede akılsallığın başı çekmesi gereği anlaşıldıkça, duygusal tepkiler insani olmaktan öte bir anlam üretmiyor. En hafifinden çocukça denilebilecek böyle duygusal tepkiler, etkili politika yapılmasını da önlüyor.
Bunun böyle olduğu da, hergün daha iyi algılanıyor.

Devlet adamlarının diplomatik uslup ayarı ve davranışları bir toplumun kaderiyle oynama sorumluluğu da taşıdığından devlet adamlarınca iyi kavranmalı.
Gerçekleri yansıtmayan duygusal çarpıtmaları, doğru gibi sunma iç kamuoyunda prim yapsa da bilgi çağında uzun ömürlü etki yapamıyor.
Tüm iletişim verilerinin kaydını kapsayan “big data” ve kendi kitlesine verdiğini sandığı mesaja, dünyanın öbür ucundan hemen cevap gelmesini sağlayan küresel iletişim, özellikle devlet adamlarının duygusal bağırıp çağırmalarla gerçekleşen kişisel ifade sorumluluğunu geç olmadan kavramaları gerekiyor.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder