27 Haziran 2013 Perşembe


Göreceli Olsa da Bulaşıcıdır Mutluluk.

 

1980lerde, dönemin büyükleri arasında yer alan yayınevimizin maddi yükselişi, banker faciasıyla yaşanan kargaşada iflasa dönüşmeye başlamıştı.

Günden güne olumsuz etkilenen yaşam standartlarımız, gelecek endişesini, yaşamımızın merkezine yerleştiriyor, en çok çocuğumuzun geleceğine dair umutsuzluklar yaşıyorduk.  

Tam o günlerde bir saat tamiri için Eminönü’n arkasındaki saatçilerden duvarları saatlerle donanmış birine girdiğimizde, her yeri kaplayan çeşitli model saatlerin takır takır işlemesinden, minik oğlum kadar ben de etkilenmiştik.

Sıcak ve gürültülü dışarıdan, loş ve dingin içeriye girer girmez, dükkan sahibinin sakin ilgisiyle de rahatlayıp dikkatimizi, hepsi tıkır tıkır işleyen  saatlere yönelmiştik.
Küçük bir oğlan çocuğunun bu kadar çok işleyen saatten mutluluk duyması gibi ben de, içimde bir mutluluk duygusu belirdiğini hissediyordum.

Yaşamda bazı şeyler kötüye gittiğinde, her şeyin kötüye gittiğini düşündürten kaçınılmaz algı, beni öyle olmayabildiği gerçeğiyle yüz yüze getirmişti.

Sessiz ve dakik işleyen bu saatler orkestrası, tedirgin ve umutsuz yüreğimde bizim işlerimizin de elbet yola gireceğini düşündürten bir melodi çalmasına yol açmıştı.

Bu moralle, olacağından korktuğum şeyleri yenme gücüyle dükkandan çıkarken kendimi daha güçlü hissettiğimi daha sonra hep memnuniyetle  hatırladım. Zira mutluluğun göreceli olduğu kadar, bulaşıcı olabileceğini de ilk defa o zaman anlamıştım.

Bugün de, toplumsal umutsuzluğumuza neden olan pek çok oluşuma karşın, bazı oluşumların nasıl toplu umuda döndüğünü görmenin sevinciyle bu bağlantıyı mutlulukla tekrar anımsıyorum.
Sevgi Özkan 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder