Bilen ile bilmeyen arasındaki fark, bileni aydın bilmeyeni
cahil yapar.
Cahil nitelemesi için bilmemek ölçüyken, aydın nitelemesinde
sadece bilmek yeterli değildir.
Bilgi ve düşünce gelişmişliğindeki farklılığı yansıtan
“aydın” kelimesi, saygı uyandırdığı kadar kimilerince itici de bulunan bir
yapılanmayı ifade ederken, ötekine yukardan bakıyor gibi algılanması ve kolay ulaşılmazlığıyla
insanların eşitlik algısını da olumsuz etkiler.
Aydının toplumsal işlevinin
sadece bilgi aktaran gibi algılanması, karşısındakiyle arasındaki mesafeyi
arttırdığından aktarılanın anlaşılmasını da zorlaştırır.
Bu açıdan gerçek aydın, aktardıklarının anlaşılmasına aracı
olabilendir. Zira aracılık, bilgi ve fikirlerin
bilmeyenlere aktarılma yoluyla aydınlatılmasını sağlamaktır.
Davranış veya zihinsel çıkarımların dayandığı farklı
bilgiler ve ondan oluşan dünya görüşlerinin diğerine doğru algılatılması
çevirmenlik sayılabileceğinden, bireysel ve toplumsal kültür farklılıklarından
oluşan değişik algılamaların birbirine doğru aktarılması da "kültür"
çevirmenliği olarak nitelendirilebilir.
Günümüzde sanal iletişim dahil tüm sosyalleşmelerin bilgi ve
tartışmayı gerçek anlamda sokağa taşıması, yalan yanlış da
olsa bilgiye erişme kolaylığı sağlayan teknolojilerin hızlı gelişimi her konuda
bilgi sahibi olma hevesinin gerçekleştirirken günümüz üniversitelerinin
akademik çalışma dinamizmini bile yönlendiren sokağın problemleri, toplum ve
birey iletişiminde kültür çevirmenliğini de gündeme sokuyor. Artık insanlar
eskiye göre daha çok iletişip, tartışıp, çoğu kez de birbirlerini anlamadıkları
için tartaklaşıyorlar. Özellikle aydınlar,
herkes söylenenleri anlamak zorunda ve anlıyormuş gibi tartışmayı sürdürmek ve
anlaşılmayı beklemekteler.
Aynı dilli kullanmalarının bile birbirlerini anlamaya yetmediği
görülen aydınların, “cahil”in kendilerini anlamamasındaki esas sorunun ne
olduğu üzerine kafa yormaları ve bu kapalı devre dil iletişiminden vazgeçmeleri
daha doğru olur.
Her şeyden önce kendilerinin. karşılarında duran cahilin dilinin
cahili olduklarını anlamaları gerekir.
"Cahille konuşma yenilirsin” ifadesi, durum analizinden
öte, "cahille,
cahilin anladığı dilde konuşmalısın, bildiklerini onun
diline çevirme
zahmeti göstermelisin" uyarısı olarak da yorumlanabilen
bir deyiş olarak bilenle bilmeyen arasındaki iletişimi işaretler. Bu durumun geçilmez
ormanlarda güçlükle ilerlemeye benzediğinden, aydının aktarımlarını
karşısındakinin anlayacağı hale çevirmesi anlaşma zemininin oluşmasını sağlar.
Günümüzde farklı paradigmaların bakışıyla ortak
değerlendirmeler üzerinden dışlaşan farklı
kavramlarda aydına düşen tartışmalara bu doğrultuda yanaşmaktır.
Bilişim çağında hızla bozulan normların aynı hızla yenilenmemesinin
yol açtığı “değersizleşme” ortamında, özellikle medya üzerinden kamuoyu belirleyici
tartışmalarda aydınların bu çevirmenlik işlevini iyi kavramaları gerekiyor.
Atatürk ve Cumhuriyet üzerine çoğunlukla bilgisel kodlanma
farkı ve eksikliğinden doğan tartışmalarda herkes kendi birikimi doğrultusunda
taraf olduğundan, bilmeyenin dilini anlama çabası yani kültür çevirmenliği aydın
olana düşmektedir. Bu da gerçek aydınlarca kuru bir taraftarlıktan daha zor olsa
da önemli bir sosyal sorumluluk olarak anlamlandırılmalıdır.
Sevgi Özkan
Sosyolog