Kendi hüznüyle kavrulan çocuk.
Televizyonda sergilenen yetenek
yarışmasında boy gösteren küçük çocuklardan sonuncusu, sahneye çıktığında yeni girdiği on iki yaşına karşın elbisesinden,
sözlerinden ve rol modeli seçtiği belli olan taşralı arabeskçi tavırlarıyla
acıklı bir duruş yansıtıyordu.
Üç kişilik yarışma jürisinin kendine
yönelen takdirlerden doğan heyecan ve gururla, kendi sesiyle oluşturduğu acılı
atmosfere yenik düşen ve ağlamaktan şarkıyı da kendi sözlerini de tamamlayamayan
gerçek bir küçük çocuğa dönüştü.
Kendi sesiyle oluşturduğu
hüzün atmosferinden en önce kendisi etkilenip ağlayan bu çocuk, aslında yetenek keşfi diye
buralara çıkarılan çocukların ağlanacak halini özetliyordu.
Arkasına takılan aile fertleri, kendisini seyrettiklerini bildiği okul arkadaşları,
öğretmenleri ve de sahnede eşlik eden menejeri kapsayan kalabalık bir destekle ünlüler
alemine dalmaya aday bu küçük, belki de çocukça yaşamasını önleyen tüm engellere
ağlıyordu.
Çocuğa iyilik yapıyorum diye
sattığı mendili almaya kalkanlarla aynı ölçütsüzlüğü ve aymazlığı taşıyan seyirci
çoğunluğu da, gecenin en yüksek puanını vererek gerekeni yaptığını düşünüyor
olmalıydılar.
İlk etaba göre daha başarısız
bir performans sergilemesine karşın onu gecenin birincisi yapan bu ölçütsüz
oylamayla, aslında çocuğu çocukluğundan koparma ilanı gibi gerçekten ağlanacak
bir durumu gösteriyordu.
Yeteneklerinin keşfi diye
ortaya çıkarılan ve anlamlandıramadıkları ilgilerle baş tacı edildikten sonra çoğunlukla
yeteneğini geliştirici destekler almadan yine anlamlandıramadıkları ilgisizliklere
itilen bu çocukların durumu, gerçekten ağlanacak nitelikte. Çünkü çocuğu değil,
çocuk varlığına yönelik sevgi ve sempatiden parsa toplamayı amaçlayan, insan ve
çocuk hakları kavramının önemini kavramayan toplumların ortak aymazlığıyla oluşan
bu tutumlar, telafisi mümkün olmayan çocuk hakkı ihlaline ve istismarını
yansıtıyor.
Sevgi Özkan