TOPLUMUN ORTAK AKLI NELERLE MEŞGUL?
Medya için halk bunu istiyor veya halkın nabzına göre şerbet
verme bahanesi gerilerde kaldı. Sosyal medya halkın nabzını idareyi ele
geçirdi. Yine de ağırlıklı konuların dikkat alanına sokulmasını görsel ve
yazılı medya tayin ediyor.
Halkın ortalama istek ve eğilimlerine sunulan ve benimsenen
konulara bakınca dünya kamuoyunu meşgul eden konuların pek çok yönden dikkat dışı
kaldığı bir toplum olduğumuz görülüyor.
İletişim çağında dünya nüfusunun yüzde otuz beşe yakınının birbiriyle
iletişime girdiği saptaması ki dünya kamuoyunun küresel ve yerel sorunları gittikçe
ortak dikkat alanına girdiğini gösteriyor.
Dedikodu güdümlü çatışmalı siyasi söylemlerin tüm ortak dikkat alanını esir aldığı toplumumuzda Küresel vizyonu paylaşmak ne kadar mümkün? Bu açıdan medyamız, genel olarak tiraj kaygısıyla içine itildiği sınırları zorlama şansına ne kadar sahip ki?
Bu soruların cevabı bugün için umut içermiyor maalesef.
Dedikodu güdümlü çatışmalı siyasi söylemlerin tüm ortak dikkat alanını esir aldığı toplumumuzda Küresel vizyonu paylaşmak ne kadar mümkün? Bu açıdan medyamız, genel olarak tiraj kaygısıyla içine itildiği sınırları zorlama şansına ne kadar sahip ki?
Bu soruların cevabı bugün için umut içermiyor maalesef.
Geçen gün küresel vizyona sahip bir çevreci yazarın dünyanın
ortak sorunları üzerine yürütülen ortak savaşımlarda neler olup bittiğine dair
verdiği haberleri okurken bizim toplu dikkat alanımızın nasıl dışında kaldığını
göstermiş oluyordu. Zira medya üzerinden takip ettiğimiz dünyanın, gerçek
dünyanın gündeminden çok uzak bir seyir izlediği ortada.
İletişim çağında bilgi parçacıklardan oluşturulan kolajlarla
üzerinde düşünmeye zorlandıklarımızın çoğunun dedikodu seviyesinden
öteye gitmeyen bir dar bakış oluşturduğu görülüyor. Bu durumun tüm iletişim
olanaklarına karşın toplumun ortak bakışını dar ve sığ bir dünya algısına
zorladığı da.
O zaman kendi içinde bir dünya yorumuyla kavrulan ve dünyayı
da bundan ibaret sanan bir kamu oyuyla nerelere varabileceğimiz düşünülmesi gereken
bir konu.
Bu alanda medyaya çok önemli bir görev düşüyor. En azından
"arkası yarın" yayınlarına dönen ve o, onu dedi, bu, bunu dedi takipçiliği azaltılarak
özellikle yeni nesilleri eğitim ve sağlık gibi temel sorunlar başta olmak üzere gelecek dünyalara hazırlayıcı konularla yetiştirmeyi
misyon edinmeyi de klasik medya üstlenmeli. Zira sosyal medyanın orkestra şefliği de hala
klasik medya üzerinden yürüyor.
Siyasilerin her an nereye gidip ne dedikleriyle oyalanan
insanlar topluluğunun ortak aklı bu dünyayı kavramaya yetmeyecek. Bu da dünya
kamuoyunu belirleyen yürütücü akla katkıda devre
dışı kalmak ve yok sayılmak anlamına gelecektir. Bununla da nasıl övünebiliriz ki?
Sevgi Özkan