18 Mayıs 2014 Pazar


CUMHURBAŞKANI Adayı Ölçütlerim.

 

-Türkiye Cumhuriyetinin kuvvetler ayrılığına dayanan laik ve demokratik bir Cumhuriyet olduğunu kabul edecek ve ona göre davranacak bir bilgi ve ahlak düzeyine sahip olacak.

-İktidarın dışındaki denetleyici devlet kurumlarını ve muhalefet partilerini yok saymayacak. Onlardan fikir almayı ve de partisel aidiyeti ne olursa olsun partiler üstü tarafsız davranmayı ilke edinecek.

-Devlet yönetiminde oyunu kuralına göre oynamak gerektiğini idrak edecek, devlet sırrı parantezinde gerekçesiyle pek çok yasadışı iş yapmayı doğru bir davranış olarak benimsemeyecek.

-Çevresini ören yandaş kalabalığının doğru ve gerçek olanı görmesini önleyeceğinin bilincinde olacak. Esas güvensizliğin buradan geleceğini düşünebilecek.

-İşine gelsin gelmesin, ülkenin anayasasına, yasalara ve uluslararası taahhütlere uymayı pazarlık konusu yapmadan kabul edecek.

-Yalan söylemeyecek, göz göre, göre yalan söylemeyi marifet saymayacak.

-Kendi doğru kabul ettiklerini değil gerçeğin doğrusunu dikkate alacak. Bir gün söylediğini başka bir gün tam tersini söyleme pervasızlığını beceri sanmayacak.

-İnsanların dinleri, mezhepleri ve yaşam tarzlarıyla uğraşmayacak. Tüm halka karşı sorumluluğunu unutmayacak.

-Milleti bölecek girişimlerde bulunmayacak, böyle ifadeler kullanmayacak.

-Tarihi geçmişi istediği yönde çarpıtmayacak. Eline verilen asılsız bilgileri doğru gibi kullanarak kitleleri yönlendirmeyecek

-Bağırmadan, hakaret etmeden, yumruk atmadan konuşacak kişisel gelişmişliğe sahip olacak.

-Özellikle geniş ve eğitimsiz kitlelere rol modeli etkisi yapacak kabadayılık türü meydan okuma davranışlarını marifet saymayacak saydırmayacak bir karaktere sahip olacak.

-Samimiyet ile terbiyesizliğin ayrımına varan bir kişisel ve sosyal terbiyeye sahip olacak.

-Kendi görüş ve bilgisinin tek doğru olduğunu sanarak farklı bilgi ve görüşleri vatan hainliği diye damgalamayacak.

-Özellikle bilgi kapasitesi yönünden taşıyacağı unvan ve makama yetecek düzeyde olup, akıl ve ruh sağlığı da muhakkak yerinde olacak.

-Ticari becerilerini elinde tuttuğu devlet olanaklarıyla devlet, millet çıkarı yerine kendi çıkarı için kullanmayacak. Bunu düşündürtmemek için kimse beni yargılayamaz yanılgısına saplanmadan şeffaf ve yasalara uygun davranmayı önemseyecek.

 

Bir yurttaş olarak Cumhurbaşkanı seçerken dikkate alacağım bu ölçütlere uygun bir cumhurbaşkanı adayı arıyorum.

Sevgi Özkan

 

17 Mayıs 2014 Cumartesi


Karayı Aklamak İçin Kazayı Kader Sandırma Pervasızlığı.

 

Olan bitenin bilgi değil kader kısmet olarak değerlendirildiği toplumlarda tüm felaket ve kazalar göz göre, göre gelir. “Kaza” özünde hesapta olmayanı içerse de olabilecekleri kavramamakla da yakından ilgili. Bu nedenle esas hesaplanması mümkün olmayan beklenmedik kazalara görünmez kaza deniyor. Ülkemizde ne yazık ki tüm kazalar, göz göre, göre gerçekleştiği halde, büyük oranda beklenmedik ve önlenemez yani görünmez kaza kategorisinde, kader, kısmet olarak değerlendirilme eğilimi geçerli.

Medeni toplum niteliğini eksilten önemli bir etken de, bu yaklaşımla ilgili. Ayrıca eğitim ve öğretimde bilim yerine inancı hedefleyen zihinlerin, özellikle yönetimsel açıdan sorumluluk algısındaki yetersizlik de bunda  önemli rol oynuyor.

İnanç olgusu kadar, bilgi, bilimsel düşünme ve gerçeğin doğrusuna ağırlık veren bir eğitim sistemi geçerli olsaydı, nice eğitilmişlerin olan bitende bilgi eksikliği yerine kader kısmetin rolünü aramasına şahit olmazdık. Yine gelişmiş insan sermayemiz de, nitel ve nicel yönden farklı bir seviyede olurdu.

Pervasızlık kültürünün egemen olduğu toplumumuzda bilgisizlik, bilmediğini bilmemeyi, kimseyi takmamayı marifet sayma aymazlığı gibi etkenlerle, bunların çok sayıda rol modeli üzerinde yarattığı toplumsal etkileşim, gelişmiş insan varlığımızın da en önemli belirleyicisi oluyor.

Yarışma programları üzerinden ansiklopedik bilgiye dönük bir yönelim artışı görülse de, genel olarak bilgi alışverişinde dedikodu formatının üstüne çıkmayan bir gerçeklik algısı oluşabilir, kendisi ortadayken çeşitli siyasi gerekçelerle inkar ederek gerçeği ortadan kaldırabileceğini sanma küçük akıllılığı gösterilmezdi.

Bütün bunlar ekonomik ölçüleri baz almakla yetinerek bilgi toplumu yönünden gelişmişlik seviyesini önemsemeyen beyinlerin gerçeği algılama ve biçimleme seviyesini de işaretliyor.

Sevgi Özkan

 

6 Mayıs 2014 Salı


Çocuk gelin ve imam nikahlı ilişkileri muhafaza edebilenler, uygar ilişkilere allah muhafaza mı diyorlar.

 

 
Her gün kocaları tarafından çocuklarının gözü önünde öldürülen kadınları,
Başına bela gelmeden yaşlı adamlara paketlenen çocuk gelinleri,
Bir arada olmak için imam nikahını yeterli sayanları yaratıp 
muhafaza eden toplumumuz, kadın erkek birlikteliğinin en uygar şeklini reddedebiliyor insanca bir arada olma uygarlığını gösteren gençlerin ahlak bekçiliğine soyunmaya kalkabiliyor.

 Genç cinselliğinin doğasını da neredeyse suç haline getirici bu tutumlar, gençlere kadın erkek ilişkisinden ne anlamaları gerektiğini anlatmak için milleti ihbar görevini yüklemeyi de ahlak sandırmaya çalışıyorlar.

Karşı cinsi normal tanıma yollarını sağlayan dostluk ve arkadaşlığı engelleyen ve birbirine en ufak yanaşma ve tanıma olanağını tehlike sayıp önleyen bu tutumlar, çocuk ve insan olma hakkı hiçe sayılıp eğitimini tamamlamadan anne yapılan çocukların, imam nikahları veya yaş büyütmeli resmi nikahlarını normal sayabiliyor. Her gün en az iki kadının kocalarınca pervasızca öldürüldüğü mutsuz, tatminsiz, eşleri düşman haline getiren evli beraberliklerin evlilik kutsallığına nasıl darbe indirdiğin ortadayken, gençlerin davranışlarını göz ve ev hapsine almakla ne muhafaza ediliyor.
Sevgi Özkan

2 Mayıs 2014 Cuma

TOPLUMSAL ALGILAR NASIL YÖNLENDİRİLİYOR.

Siber suçlar diye bir kavramın ayrımında olmak gerçekleri algılamak için çok önemli. Zira tüm sosyal bilimlerin ölçümlerini etkileyen düzmece kamuoyu inşası girişimleri toplumların geleceğini etkiliyor.

Burada toplumun ortalama akıl yaşı ve algılama alt yapısının niteliği ,yine toplumsal biçimlemelerin doğal yönlendiricileri olan aydınların düşünsel niteliği çok önemli.  

Mesela ülkemizde bir düzenleme olduğu artık resmi ifadelerle itiraf edilir hale gelen Balyoz ve Ergenekon davalarında başından beri görülen ve küçük bir gerçeği atladıkları için büyük bir yanılgıyı paylaşanların algılamadıkları şey, yapıldığı söylenilenle yapılmakta olanın aynı olmaması ihtimaline dayanıyordu. Tıpkı hilekar satıcının vitrine koyduğu beğenilen malın içeridekiyle alakası olmaması gibi. Bunu fark etmeden satın alanların yanında fark edenlere de çeşitli gerekçelerle aynı mal olduğuna inandırma sahtekarlığı gibi. Genellikle başarılı satıcı hanesine yazılan bu ticari aldatmacada yararlanılan algı çarpıklığının işin özünü unutturduğu gibi toplumun ortalama aklına da aynı metod uygulandığı belliydi.

Bu yanılgının genel kabulünde gösterileni gerçek kabul edip yapılanlara kafalarındaki kitabi şablonlar üzerinden değer biçip vize veren bazı aydınlar ki artık birer birer nedamet getirseler de aslında büyük sorumluluk taşımaktaydılar. Çoğu kez ortalama algının seviyesine göre düzenlenen senaryoları gerçeklerden kopuk bilimsel değerlendirmelerle ve de demokrasi adına savunup durdular. Oysa olay geçmişte yapılan ve büyük acılar yaşanan toplu değişim baskılarının faili olarak görülenlere o suçların yarattığı yıkımlara dayalı intikam duygusu üzerinden gerçekleştirilen baskıları mazur gösterme gibi gayet basit bir kurguyla gerçekleşiyordu. Bu konuda mantığa aykırı işlemlerde ortaya çıkanları usul hatası parantezinde hafifseyenler, işin usul hatası değil cüretkar bir kalkışma olduğunu yavaş yavaş algılamaya başlasalar da, genel kanının yerleştirilmesine nasıl yardımcı olduklarını bir türlü aymadılar.

Bu aymazlık, sonunda ortak aklın ve vicdanın dışa vurduğu Cumhuriyet mitingleri, kutlanması engellenen milli bayram ve cenaze katılımları, Gezi kalkışması gibi geniş katılımlı toplumsal karşı duruşlarla anlaşılmaya başlanınca işin rengi değişti. Aldatıcı yorumların dünyası yerini gerçeklerin dünyasına bırakırken demokratik hakları engellemek için habire görüneni tersine yorumlayarak beyin yıkama işlevi gören iletişim alanlarına rağmen neyin ne olduğu ortaya çıkmaya başladı. Yüzdürdüklerini sanırken batmaya başladığını gördükleri gemiyi ilk terk edenler de, bu yapılanların doğruluğunu inatla savunanların nasıl yanlış olduğunu kavrayanlar oldu. Yönetim alanında da gerçeğin doğrusu algılandıkça birikmeye başlayan suçluluk hükmü üstlerine kalmasın diye birbirini karalama çabası hayati bir hesaplaşmaya döndü. Herkes kendi suçluluk payını yanındakinin üstüne yıkarak meydan değiştirmeye başladı. Bu arada medya üzerinden yürütülen ses kısma girişimleri ve bunu yine medya üzerinden demokrasi diye savunan düzenlenmiş medya mensupları geriye kalan üzerinden yer kapma yarışını ne olur ne olmaza yatırımlarıyla sürdürmeye devam ediyorlar. Gelinen yer de yine çok basit bir noktada algı yanılması olarak yönetenlerin kendi çıkarlarından öteye demokrasiyi sürdürecek bir niyet ve birikime sahip oldukları sanılgısı.

Not: “Sanılgı” sözü de benim anmak ile yanılmanın birleşimini ifadesi için oluşturduğum bir söz olarak bu durumu çok iyi anlatıyor.

Sevgi Özkan