Sevdiğini Öldürme Kültürü ve Şiddet
Toplumumuzda artan şiddete
dayalı iletişim, tüm dünyada yaygınlaşan örneklerinden nasıl farklılaşıyor?
İncelenmesi gereken bir konu.
Çünkü sevdiği için ölme veya öldürmeyi sevginin ispatı olarak görme
yatkınlığından doğan bir değerler sisteminde yaşıyoruz.
Vatan için ölmek, canını vermek,
bir kahramanlık ve fedakarlık erdemi sayılınca, o yolda ölmek ve öldürmek de, cezalandırılmayacak
biçimde zihinlerde kutsanıyor.
Bazı fanatik dincilerin din
savaşı uğruna canlı bomba olarak kendi bedenini imha etme girişimi de, aynı
kutsama mantığının çelişkisini yansıtıyor.
Bu alanda “adak kültürü”nün bir
bayram havası içinde yerine getirilişinden oluşan kodlanmaların ve algılamayacağı
yaşta buna şahit olan veya olmaya zorlanan küçük beyinlerin alt yapısını hazırladığı
söylenebilir.
Zira özellikle Kurban
bayramında erkek evladının yerine koyun kurban etmenin dini bir vecibe olarak
kabul edilmesinden doğan inançtan ziyade bunun yerine getiriliş biçimleri
genellikle sevginin öldürülme provasına dönüşebilen kodlamalarla gerçekleşiyor.
Bahçeye bağladığı koyunu
eliyle besleyip sevdikten sonra bayram sevinciyle kesilmesine şahit olan ve bu
konuda zorlanan çocukların,
sevdiğini öldürebilme
konusunda ki duyarlılık(!) kodlanmasını genellikle dert etmeyen bir toplumda
yaşıyoruz. Bu konuda gereken pedagojik hassasiyetleri, dini eğitim vermek adına
göz ardı edebilen bir kültürde, severek evlendiği karısının anlaşmazlık
yaşandığında ayrılsa bile bıçaklayarak ve boğazını keserek öldürmeye kalkan erkeklerin
çıkması şaşırtıcı olmalı mı?
Hele kurban etme eylemin
sokaklarda, caddelerde son derece vahşi kaçıp kovalamalar ve eziyetlerle normal
bir eylem gibi yerine getirilmesini toplumsal kültür olarak algılayarak büyüyen
erkek çocuklarının sevdiğini özellikle bıçakla öldürme eğilimi, bu yönden incelenmesi
gerekiyor.
Özellikle görsel uyaranların
tüm duyguları ister istemez biçimlediği bu çağda, sevdiğini öldürme kültürünün
temel etkeni olan bu şartlanmaların, dini hassasiyetler nedeniyle açıkça ve
yaygın biçimde ele alınmaması ve görmezlikten gelinmeye devam edilmesi konunun düşündürücü
diğer bir yanı.
Üstelik bütün bu oluşumların erkek
olma şartı gibi gösterilmesi de duygusal zorlanmanın çapını iyice ortaya
koyuyor.
Aynı biçimde sevinince veya canı
isteyince başkalarının canını tehlikeye sokacağını düşünmeden havaya silah sıkma
gibi düşünce dışı geleneksel erkeklik gösterileri öldürme serbestliğine dokunulmazlık kazandırıyor.
Bu biçimde oluşan yatkınlık, eğitimsizlik
ve işsizlik ve de hızla gelişen iletişim teknolojilerinin yarattığı değerleri
anlamayıp dışında kalma olgusuyla birleşiyor. Bu şartlarda kadını kavrama ve anlamlandırma
telaşı eklenen çaresiz erkek için ölme ve öldürme onu da kendini de devre dışı
bırakacak bir çaresizliğe çözüm olarak devreye giriyor.
İnsan ve toplum ilişkilerini kuşatan
küresel şiddet eğilimi insanlığın yegane ortak diline dönüştüren şiddetin
temellerini ve nedenlerini çok yönlü incelemek gerekiyor.
Bu nedenle tüm dünyada
yaygınlaşan şiddet eğiliminde kültürel zihin kodlanmaları oluşturan pek çok etkenin
yanında bu kodlanmalar oluşumu önleyici tedbirler açısından önemli dikkat
noktalarını oluşturuyor.
Sevgi Özkan