Paradigma Farkı
AB’nin Nobel ödülü kazanması ve AB’nin değerlendirme
raporunun yayınlanması AB’yi tekrar ülke gündemine soktu.
AB’ye Nobel ödülünün verilmesinde en önemli değerlendirme, Birliği
oluşturan ülkelerin kendi aralarında barışı sağlamayı başarmış olmaları.
Zira dünya barışının sağlanmasının yolları buradan geçiyor. Bu önemli noktayı
kavramadan yapılan değerlendirmeler, ülkemizde gittikçe egemenleşen anlayış ile
AB arasındaki anlamlandırma farkını hesaba katmak gerektiğini gösteriyor.Çünkü AB ile aramızdaki değerlendirme farklarının temelinde bu
anlamlandırma ve fikirsel konulara düşünsel değil duygusal ağırlıklı tepki
gösterme farkı yatıyor.
Aslında bu fark, doğulu ve batılı olmanın temelinde de yatan
en önemli belirleyici.
Sanayi devrimini yaşayan AB toplumlarında fikrin fikirle, bizim
gibi bu aşamayı tam geçirmeyen toplumlarda da fikrin ve hemen hemen her alanda olan
bitenin duygusal tepkiyle karşılanma ve cevaplanma alışkanlığı geçerli.
AB ile pek çok konuda ayrı düşmemizi sağlayan temel paradigma
farkını belirleyen de bu durum. Bunun tüm insani ilişkiler gibi politik
ilişkilere de egemen olması şaşırtıcı değil.
Batılılaşma yolunda standart oluşturma gibi artılara
duygusal tepkilerle yönelmekten doğan bu anlamlandırma farkı. Ülkemizde
fikirsel konuların çoğunlukla küfürleşme ve yumruklaşma gibi duygusal tepkiyle ele alınması,
bu davranışın dışında kalan toplumlar için kolay anlaşılır bir nokta değil.
Kapısını çalıp katılmak isteğimizi bildirdiğimiz bu farklı paradigmal
bütünlüğün, sadece ekonomik kıstaslar veya ahlaki ölçüler bazında değerlendirilip aramızdaki bu anlayış farkının hesaba katılmaması
karşı tarafı anlamamıza ve de onların da bizi anlamasına en büyük engel.
Aslında bu iki tarafın da birbirini anlamadığının en güzel ispatı.
Son zamanlarda ülkemizde Avrupa ve Amerika toplumlarına göre
daha iyi gözüken ekonomik gidişata dayanarak AB’yi yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle
eksileme eğilimlerinin artması, birliğe girmek amacımızın nasıl ölçülere
dayandığını onlardan çok bize gösteriyor. AB ile ilişkilerde onların iki yüzlülüğünü
konu ederken kendi iki yüzlülüğümüze yeterince değinmememiz, öz eleştiri kültürümüzün
seviyesini değil olmadığınıortaya koyuyor. AB’nin batmasını bahane ederek rahatlamanın, o gidişatı yeterince
ve çok yönlü kavramadığımızı bir daha gösteriyor.
Batının evrensel insani değerler üzerinden başarmaya
çalıştığı hedeflerin AB denemesiyle gerçekleşmemesi, artık savaşların yıkımı bilincine
ulaşan insanlık için oh çekilecek bir durum değil.
Zira bu insalık tarihi boyunca yaşananlardan damıtılarak varılan o değerler, sadece batının başarısıyla oluşan bir medeniyet değil, insanlığın
gelişmesinde ezilenin de sömürülenin de ortak acısıyla oluşmuş herkese ait
değerlerdir. Bu hedefi işaretleyen yolda batıya katılma ve AB ile bütünleşme isteğine herhangi bir medeniyete katılmak gibi değil bu gözle
bakmakta yarar var. Anlaşmazlık noktalarının karşılıklı suçlamalardan çok, aradaki bu farkı hesaba katarak değerlendirmekte yarar var.
Sevgi Özkan