6 Şubat 2015 Cuma

Türk tipi Başkanlık dedikleri seçilmiş padişahlık olmasın?
Kavramları kavrama farkının yarattığı durumlar kavgalı iletişimlere yol açarken bu durumdan en çok yararlananlar politikacılar oluyor. 
Bu konuya son örnek "Başkanlık" sistemi. 
Başkanlık sistemi isteniyor mu, istenmiyor mu sorusuna herkes kendi anladığı neyse ona göre cevap veriyor. İktidar ve onların politikalarını onaylayanların "Başkanlık" dan anladıklarıyla bunu öneren başkanın anladıkları da farklı. Deneyimli halkın anladığı çok farklı. Bu fark hiçbir uygulamanın adına uygun oluşmamasından. Demokrasi deyip özgürlüklerin kısıtlandığı, güvenlik diye nefes alınamayacak yasaların geçirilmeye kalkıldığı, mevcut yasaların hiçe sayıldığı bir yönetim gerçeğinde, padişahlık uygulamasına kılıf hazırlandığı ortadayken Türk tipi Başkanlıktan ne kastedildiği de açık. Aslı Aydıntaşbaş'ın (5 Şubat Milliyet)"İyi de bu başkanlık değil" başlıklı yazısında belirttiği gibi, Türk tipi başkanlık diyen yürütmenin Amerika'da doğan ve işleyen Başkanlık sistemiyle alakası olmayan bir uygulamayı işaretledikleri açıkça görülüyor.
O nedenle Aydıntaşbaş'ın 'Yapılmak istenen seçilmiş monarşidir' demesi durumu tam da özetleyen bir ifade. Gerisi anlamsız.
Sevgi Özkan 

2 Şubat 2015 Pazartesi

Millet Neyi Böyle İstiyor ki?

İnandırıcılığını yitirdiğinin ayrımında olan yönetim sorumluları, tanımından başlayan belirsizliklerle zaten belirsizlik vaat eden bir geleceği, seçim konusu haline dönüştürdü.
Seçim propagandasında geniş kitleler için artık inandırıcı vaadi kalmayanların, kendini kontrol edecek bütün kurumları etkisizleştirmeyi hedefleyen başkanlık önerisini kendileri için kurtarıcıya dönüştürdükleri iyice anlaşılıyor. 
Kendinden ayrı görüştekileri, maddi veya manevi yok etmeyi amaçlayan susturucu düzenlere faşizm dendiği tartışılmazken, her şeyi kendi gücünün takdirine bağlanmasını talep etmek ve bunu gelişmişliğin ileri düzen yönetimi diye sunmak, sadece gerçeği görmezden gelmek olmuyor. Daha kötüsü, bencillik, bilgisizlik ve cevabını veremedikleri suçlamaların oluşturduğu bu pervasızlığın gelişmişlik diye anlatılma cüretkarlığı.
Her girişimlerinden tüm yönleriyle ortaya çıkan niyetlerini, "Başkanlık" kılıfına uydurma çabası, aslında en çok durumlarının ne kadar hayat memat meselesine döndüğünü gösteriyor. 
Tüm kamuoyu yoklamalarında yüzde yetmiş oranında reddedildiği görülse de "başkanlık" iyidir ve millet böyle istiyor diye ısrar etmek. Bir millete bundan daha büyük bir zarar verilebilir mi?
Sevgi Özkan