31 Aralık 2011 Cumartesi

GÜNÜMÜZÜN "VAROLUŞ" İKİLEMİ

“Düşünüyorum, o halde varım.” bilincinden,
“Görünmüyorsam yokum” bilincine ulaşan zihin,
“Susuyorsam yok muyum?”diye de sormalı.
Sanal olarak herkes, hem var, hem yok.
Yaşamda var olmak, sanal olan ile olmayanın toplamı.
İnsan, artık “olduğu”, “olmadığı ”, “olamadığı ”, “hiç olmayacağı” gibi var olmakla, kendi gerçekliğinde var olma arasında her gün kendini yeniden inşa ediyor da yeterince düşünüyor mu? Sorun burada.
Varsın da nasıl, varsın?
Düşün. O zaman susmanın etkili bir anlamı olur.

Sevgi Özkan

29 Aralık 2011 Perşembe

MÜFTÜ’NÜN GÖZ YAŞARTICI YENİ YIL HEDİYESİ!

Keşanlı müftünün “Noel Baba dürüst adam olsaydı kapıdan girerdi. Öyle paldır küldür girilir mi doğru dürüst kapıyı çalar girersin” sözleri, hepimizi eğlendiren bir yılbaşı hediyesine dönüştü.
Medya ve sosyal medyayı sallamakla kalmayıp yabancı medyaya da ulaşan ve son yılların istisnasız herkesi her duyuşta tekrar güldüren bu ifadeye, tüm zamanların en gülünç ifadesi unvanı bile verilebilir.
Bazı kanallar, Cem Yılmaz’ın Noel Baba üzerine esprili şovuyla birlikte vererek karşılaştırma olanağı sağladı ve Cem Yılmaz‘ın tahtını salladı sanki.
Allahtan müftü sözlerine niye gülündüğünü anlamıyordur. Yoksa daha doğal olduğu ve daha çok malzeme çıkabileceği belli olan bu anlayışa uzun süre zirvede kalacağını görürdü.
Ama biraz zor. Çünkü sözlerine karşı resmi inceleme başlatıldığı haberi doğruysa bundan sonra da anlaması artık mümkün olamaz.
Hatta Noel Baba'dan yana kendisine karşı tavır alındığını bile düşünebilir.
Hepimize bilmeden verdiği bu eğlenceli yılbaşı hediyesi için müftüye ne kadar teşekkür etsek azdır.
Bir cehalet birikiminin dışa vurması olan bu değerlendirme, 40 yılda bir olması ve çok geniş bir kitleyi gülmekten kırıp geçirmesiyle doğal afet etkisi yapsa da aslında barındırdıkları yönünden neleri ifade ettiği ortada.
Çünkü bu ifadede bilgisizlik var, bilmediğini bilmemek var ve en önemlisi bilmediği konuda konuşmak ve değerleri karalamak var.
Bu durum aslında ülkemizde birçok yerde, pekçok konuda rastlanan yaygın bir davranış olarak belki de hepimizi -biraz da kendimizi gösterdiği için- güldürdüğü kadar ağlatmalı da.

Sevgi Özkan

21 Aralık 2011 Çarşamba

DOĞRULARI ALGILAMA! TUTUMLARIMIZ

Pek çok şeyi ters anlıyor veya anlamıyoruz.
Olup bitenleri tek bakışlı algılamalarla doğru kabul edip ona göre mevzileniyoruz.
Gerçeğin kendisi bizi hiç ilgilendirmiyor.
Kimsenin derdi gerçeğin ne olduğu değil.
Bu nedenle herkesi dost/düşman kategorisinden öteye asla değerlendiremiyoruz.
Politik kültürümüz, içte ve dışta akılsal verilere dayalı olmayan böyle duygusal tepkilerle biçimleniyor.
Ya tüm dünyanın gücümüzü kabul edeceğini veya bizim düşmanımız sayılacağı değerlendirmesiyle, tepkisellikten öte tutarlı ve akılsal yanı ağır tepkiler sergilemiyoruz.
Sergileyeni düşman görecek bir ortam yaratılmasını önleyemiyoruz.
Tartışmanın anlamı da kalmadı. Söylenenin doğru olup olmaması veya neye göre doğru sayılacağı ölçü olmaktan çıkınca tartışma kültürü de gelişmiyor.
Yanlışlığının ayrımına varılmamış algılar üzerinden “doğru”da birleşmek ölçü olunca, “yanlış” da güç birliğine dönüşüyor.
Duygusal değerlendirmeler üzerinden oluşan psikolojik ortam, gerçek doğruların yerini doğru kabul edilenlerin almasını sağlıyor.
Haklı olanın bağırması duyulmadığı için sadece bağıranların haklı kabul edilmesi önlenemiyor.
Kimsenin kimseyi anlamadığı gerçeği, yaşamımızı eskiden olduğundan daha çok etkilemeye ve yönlendirmeye başladı.
Haklı olmanın bir anlamı kalmayınca haklılıktan korkmak, gerçeğin en önemli yanı oluyor.

Sevgi Özkan

19 Aralık 2011 Pazartesi

EN ETKİLİ İLETİŞİM.


Banksy’yi, Radikal Gazetesinde Eyüp Can’ın (17.11)İşte benim Protestocum adlı yazısı ve aşağıdaki çizimiyle tanıdım.
Sanatın ne kadar işlevsel olabileceğini gösteren bu çalışması, ve diğerlerine bakınca bu tanışmanın benim açımdan geç kalmış bir tanışma olduğunu düşünüyorum.

“Bir demet çiçek atan yüzü maskeli gösterici” adlı bu eser protesto olarak var olan ve gelişen sokak sanatının nasıl etkili olabileceğinin çarpıcı bir örneği.

Eyüp Can, Banksy’i “Hani şu ünlü olmayı reddettikçe ününe ün katan sokak sanatçısı” ve , “Londradan İsrail’e elinde bir demet çiçekle yolları,duvarları ,köprüleri boyayan bir şehir gerillası” gibi cümlelerle tanıtıyor. Ayrıca sanatçının “Wall and Piece” adlı kitabı ve http://www.banksy.co.uk/ adresine yöneltiyor.

Sokak sanatçıları, sokak tiyatroları, sokak konserleri, sokak gösterileri, sokak şenlikleri, sokak protestoları, sokak kutlamaları ve özellikle orta doğuda protesto ve karşı koyuş kültürünü biçimleyen taş atan çocuk ve gençlerin savaşımları gibi sokak savaşları vb., artık günümüzün gerçeğinin en iyi sokakta algılandığını gösteriyor.

Sanal alemin uçsuz bucaksız var olma alanlarına karşı, gerçek alemin boy gösterdiği bir alan olarak gelişen tüm sokak yaşamlarına her gün bir yenisi katılarak, sanal olanla gerçek olanın çelişkisinden doğan yabancılaşmayı ortadan kaldırıcı bir anlama dönüşüyor. Neyi ret ederse etsin, günümüzde sokakla var olan genellikle lidersiz ve anonim protestoların ortak yanı, sokak toplumsallığının somut gerçeğinde yeşeriyor.
Sevgi Özkan


Posted by Picasa
Posted by Picasa
Posted by Picasa

14 Aralık 2011 Çarşamba

SİVİL TOPLUM VE DEMOKRASİ


Demokrasisi gelişmiş ülkelerde Sivil toplum kuruluşlarının işlevi önemlidir.
Sivil Toplum Kurumları, “gönüllülük” ve demokrasi alanında gelişim sağlar.

Özel ve devlet sektöründen ayrı olarak üçüncü sektör diye nitelenen STK‘lar, sosyal kaynaklı toplumsal sorunların çözümünü misyon edinen ve kar amacı gütmeyen kurumlardır.

Ülkemizde sivil toplum, kısaca STK denilince akla gelenin cemaatler olması bu alanda gelişme sağlanmadığının nedenlerinden biri ve aynı zamanda demokrasi seviyesinin göstergesidir.

Çoğu mezhepsel varoluş türleri olan cemaatler, biat yani baş eğme kültürünü geliştirmekten öteye modern STK’larda kazanılan birlikte iş görme, demokrasi ve gönüllülük algısının gelişimi açısından toplumsal amaç ve işleve sahip değillerdir.

Yurttaş duyarlılığının sosyal sorumluluk üzerinden gelişimi ve demokrasiye katkısı, STK denilen sivil kurumlara gönüllü katılımıyla sağlanabilir.

Ortak sorunlara ortak çözüm için ortak akıl geliştirme ve bunu yaşama geçirebilme, demokrasi gelişiminde önemli etaplar olduğundan kazanılan gönüllülük kültürü, bireysel ve toplumsal demokrasi eğitiminde önemli bir araçtır.

Gerçek STK’larda hiyerarşi diğer ortak çalışma ortamlarından farklı olarak ast üst ilişkisi birbirinin emrine girmekten çok çalışma koordinasyonunun işlemesi amacıyla oluşturulur.

Gönüllülük, böyle çalışmaların bir yanından tutmak isteyenlerin kendi birikimlerini bu alana sunması ve gönüllü olduğu bu birliktelikte ondan en iyi biçimde verim alınmasını sağlayan düzenlerin kurulmasıyla gerçekleşir.

Gönüllülük, hayırseverlik ve keyfilikten farklı örgütlenilebilen bir sosyal sorumluluk bilinci aynı zamanda eğitimi bireysel disiplin gerektiren vesivil toplum çalışmalarıyla  sağlanan bir paye ve kariyer alanıdır.

Sivil toplum gönüllülüğünde üstlendiği işi yapabilmek veya yapabileceği işi üstlenerek yerine getirmek, içselleştirilmesi gereken önemli bir ilkedir.
Ortak ve gönüllü çalışmalarda yapılacakları üstlenmeye kalkmak bireyin kendisiyle birlikte işin gidişatını da ilgilendirdiği için sözünde durmak yine çok önemli bir ilkedir.

Gönüllülükte ne olsa yaparımla tatmin olmak yerine, yapılanları, toplumsal yarara artı katacak biçimde üstlenmek, önemli bir sorumluluk bilincini yansıtır.

Sivil katılımın bireye kazandırdıkları, sonunda topluma yarar olarak geri dönen önemli artılardır ki bunların gelişimi, toplumdaki demokrasi algısının alt yapısını da sağlamlaştırır.

Sevgi Özkan