Söz Taşıyıcı Muhabirler!
Bir siyasetçinin veya ünlünün
öbürü hakkında açıkça söylediği eleştirel sözleri, söylenene tekrar hatırlatarak
ne diyeceğini sormak, gazeteciliğin gereği midir yoksa amaç, tarafları
birbirine düşürerek malzeme çıkarmak mıdır?
Virüs taşıyıcı portörün yaptığı
hasarla söz taşıyıcının toplum bünyesinde yaptığı hasara yola açan etkenler de
okuyucunun bunu talep ettiği düşüncesinin kabulüyle yaşama geçirilmektedir.
Söz sahipleri, söz
taşıyıcıları, bunu isteyen dinleyiciler mi, siyasetin böyle negatif ve
dedikodumsu sürdürülmesinden sorumlu diye sorgularken bunu yaratan anlayış
iklimi de aynı derecede sorumlu değil midir?
Amerika’yı ziyaretinde
Papa’ya genelevleri nasıl bulduğunu soran muhabire, Amerika’da genel ev var mı?
diye cevaplayan Papa, fıkrasındaki gibi, “Papa gelir gelmez genelev var mı?”
diye sordu haberini attıran çabaya benzeyen durumlar yaratılıyor.
Rakiplerin birbirlerine
söyledikleri üzerinden yapılan çatıştırtma girişimi gerçek gazetecilik sayılabilir
mi?
Eğer böyleyse insan
ilişkilerinde arkadan söyleneni o kişiye yetiştirme çabasına dedikodu dendiği
gibi, açıktan söylenenin altını çizerek söz sahiplerini birbiriyle karşı
karşıya getirme çabası da dedikodu sayılır.
Haber yaratmak adına rakibinin
yaptıkları üzerinde durmamayı seçecek olanı bile zorla dövüşe ittirmeye
benzeyen bu çabalar, insanların seyretmekten gizli zevk aldığı dövüşler gibi yaşamlarımıza
egemen oluyorsa, güç karşılaştırmasında hayvan dövüştürmekten seyirlik zevk
duyanlarınkine benzer gömülü zevkler etkili olmalı.
Politika yapmayı özellikle
karşısındakini pataklamak olarak algılayan siyasetçiler ve partizanlık adına
yapılanların, gerçek karşı durmaları önlediği unutulduğundan, onu ona düşürüp
söz güreşi yaptırmak da marifet sayılıyor sanki.
Gerçek politika bu mudur yoksa,
toplumların ortalama akıl ve duygu birikimi henüz ancak bunlara mı yetiyor diye
düşündüren bu durum,
toplumların genel insani
gelişmişliği açısından önemli bir sorunu yansıtıyor.