Gözler, "Aydın" Olmuyor.
Ortalama yurttaş aklı, kimi kez olan biteni daha net algılayabilirken,
olayları kafalarındaki şablonlara uydurmaya kalkan çoğu aydınlar, kendi
idealizmleri dışında gerçekleri tam kavrayamadıkları için olup bitenleri, yanlış
anlamlandırarak çok geç algılayabiliyorlar. Bu nedenle çoğu kez yanlış yerlerde yanlış güçleri destekleyip
yanlışın büyümesine aracı olabiliyorlar.
Gerçek aydınları da kapsayan aydın sözü burada bir düşmanlık ifadesi
olarak veya bütün aydınları karalamak için değil, kendisi aydınlığa ermeden başkalarına yol
göstermeye kalkanlar üzerinden kimin aydın sayılmayacağını göstermek için
kullanılıyor.
Ergenokon soruşturması kalkışmasının başından beri yaşananlar,
derin devletle hesaplaşılacağı umudu yaratıp, hemen hemen herkesin oyunu aldıktan sonra
işleyiş biçimiyle bu amaç için değil, bazı egemen güçlerin kendi bildikleri ve amaçları doğrultusunda yürütülen hesaplaşmalar yığınına dönüştü.
Göze batan tutarsızlık ve hatalar, hukuka saygı dokunulmazlığıyla “mahkeme
devam ediyor onu etkilememek gerek” ve “öze ait değil usul hatası” diye sınırlandırılarak
dikkatlerin dışına itildi. Oysa aydın veya allame olmaya gerek kalmadan, baştan beri
görülen gelişmeler, her arama dalgasının başka önemli bir olayla eş zamanlı gerçekleştirilmesiyle
hem nalına hem mıhına dedirten çelişkili durumlar, bu davaların güdümlü bir
seyirle yürütüldüğünü dikkatlere sunuyordu.
Derin devlet olgusuyla hesaplaşılması gerektiği kimsenin
inkar edemeyeceği bir gerçek olsa da yapılmaya kalkanın bu gösterilen şey olup
olmadığından şüphelenmek çoğu aydının aklına gelmemiş gibiydi. Özellikle aydınlar,
derin devlet açığa çıkacak vaadine tav olarak gerçekten derin devletle mi
savaşılıyor yoksa derin güçler birbiriyle mi savaşıyor şüphesi şöyle dursun
ihtimalini bile akla getirmeden oluşanlara umutla sarılıyorlardı. Olan biteni
kafalarındaki bilgi şablonlarına uyarlamaktan öte neyin ne olduğunu tarafsız
gözlerle izleme alışkanlığı olmadığı için herkes kendileri veya birbirleriyle çatışan
değerlendirmeler üretip kafalarındaki hesaplaşmanın gerçekleştiğini
sanıyorlardı. Biraz şüphe gösterenlerden de kara listeler yaratıp birbirleriyle kavgalı
tartışmalara giriyorlardı.
Bu kuşkusuz kabul, daha sonra referandumda da yaşandı.
Yine idealist bazı aydınlar olan bitenlerin ne olduğundan çok,
bu girişimin kafalarında koydukları yere uyup uymamasını önemsiyorlardı.
Birbirini yoksayacak maddelerin aynı torba içinde
onaylanmasını red etmek yerine yetmez ama evet diyerek desteklediler.
Bugün yaşananların bu yetmez ama evetçileri aydırmaya başladığı
ve Ergenokon ve Balyoz davalarıyla daha görünür hale gelen gerçekleri de, nasıl yorumlarsak haklı çıkarız derdiyle
okumaya çalıştıkları görülüyor.
Tüm verilerin tersine çevrilmesini tarihle hesaplaşma adına demokratlık
diye kendilerine ve başkalarına kabul ettirmeye çalışanlar, şimdi hangi
sapakdan yan çizerek doğru yola çıkabileceklerinin telaşına düştüler.
Eleştirel davranışların bedeli ağır ödendiği görüldükçe önce CHPyi, arkadan ilgisiz her kişi ve kurumu suçladıktan sonra iktidarı da eleştirir gibi yaparak demokratlık oyununa devam edenler, neyle hesaplaşacaklarını bilemeyecek kadar kendilerini aldatmış durumdalar.
Eleştirel davranışların bedeli ağır ödendiği görüldükçe önce CHPyi, arkadan ilgisiz her kişi ve kurumu suçladıktan sonra iktidarı da eleştirir gibi yaparak demokratlık oyununa devam edenler, neyle hesaplaşacaklarını bilemeyecek kadar kendilerini aldatmış durumdalar.
Hangi ateşi yelpazelediklerini hatırlamak istemedikleri ve kendi
öz eleştirilerini yapacak halleri kalmayanlar, çıkan sonuçların Ergenekon denilen şeyin
varlığı noktasında haklı olduklarını söylemekten öte, o konuda bir
işlem yapılacağını sanmayı sürdürerek, peşlerine taktıklarını yanıltmaya
devam ediyorlar.
Yerinde ve zamanında gerçekleri doğru okumayı ve peşlerine
takılanları yanlış yönlendirmeye devam etmelerinin sorumluluğunu hala
kavramadıkları için ne kendilerinin ne de kimsenin gözü aydın olmuyor.
Sevgi Özkan