18 Ağustos 2015 Salı

Yaşlılık algısında değişen en önemli etken, "zaman"ı algılama biçimi.
Yaşamdan çıkış öncesi son mola olan yaşlılık genellikle organizmadaki ağırlaşmayı pekiştiren bir yorgunluğu giderme süresi gibi algılanıyor
"Bu yaştan sonra", "Artık unumu eledim eleği duvara astım"gibi ifadelendirilen yaşlılık dönemi yorumları, insanların yaşlılığı algılama biçimlerinin de özeti gibi.
Yaşlılık eylemsizliğini, geçmişte yaşayarak telafi eden bedenler, hareketsizliği tercih ederek zaman algısının saatten bağımsız işlemesine yol açabilir.
Yapılacak ciddi bir işin veya peşinden gidilecek ciddi bir amacın olmaması günlük saat algısını da "zamansız"laştırınca, geçmişte yapılanlarla oyalanmayı arttıran pasiflik, insanların sığındıkları bir mazeret kılıfına dönüşüyor.
Oysa insanlar her gün yeni olarak dünyaya baksalar, Yeni "bir şey" için harekete geçiyor olsalar, mesela hiç yaşamadıkları şeyleri merak edip ona ulaşma yollarını arasalar, organizmanın pasifliğini de dinamize edebilirler.
Zira yeni bir şey öğrenmeyi, bu saatten sonra ne yapacağım diye kenara itince dünyayı  kısır bir algıyla soluyarak yaşlanmayı arttırırlar.
Unutulmamalı ki insanlar yaşamadıkları her şey için genç, yaşadıkları her şey için yaşlıdırlar. Hatta yaşadıkları heyecanları anlatırken gençleşir bitince eski hallerine dönerler. Bu da yaşlılığın beyinden gelen komutlarla pekiştiğinin işaretidir.
Ömür boyu öğrenme merakını koruyan ve bu doğrultuda çabalayanlar için dünya her zaman ilginç . ve yaşama amacı oluşturucudur..
Aslında yaşlılarla gençler arasındaki temel fark aynı dünyayı yaşlılarla gençlerin algılama farkından ileri gelir.
Bu da, yaşlıların, devamlı değişmekte olan dünyayı eski gibi algılarken, gençlerin yeni gibi algılamalarından oluşan bir farktır. Oysa "Dünya" aynı dünyadır
Bu değişmez algısal çelişkiyi kavrayan insan, yaşam amacı meraka bağlanmış genç bir insana dönüşür.
Peki eskiyen organizmanın başa açtığı dertler ne olacak sorusuna da bilimsel ilerlemeler, insanlara yeni olanaklar sundukça restore edilmiş beyin ve kafalarıyla yaşsız yaşayan insanlar dünyası oluşabilir.
Fantezi deyip geçenler insanlık serüveninin fanteziler üzerinden ilerlediğini hatırlamalılar.
Siz kendinizi canlı ve yaşsız duyarsanız yaşa bağlı engellerinizi de daha kolay aşma gücüne kavuşabilirsiniz.
Sevgi Özkan

6 Ağustos 2015 Perşembe

Yakın MI?
İnsan aklının ürünü yapay zeka geliştikçe insan aklı geriliyor.
Son yapılan araştırmalara göre insan zekasının IQ su gerilediği saptanmış.
Yapay zeka ve otomasyon destekli yaşamların devamlı kaza üreten bir ortak akıl oluşturduğunu her gün çeşitli alanlarda da görmekteyiz zaten..
İnsanlar artık akıllı aletlere monte olmuş gibi yaşıyor. Onun komutlarıyla hareket ediyor ve oyalanıyor. 
Düşünme yeteneğini de bu aletlere devretmiş gibi. 
O, sadece bu aletleri kullanmayı(!)düşünüyor Aslında ise aletler insanları kullanıyor.
Neredeyse yaşamların bağlandığı birer destek ünitesine dönen yapay zekaların yönlendirdiği bir dünyada artık nasıl yaşanacak sorunu zihinleri meşgul etmeye başladı
Tek boyutlu düşünmeye kodlanmış, bütüncül düşünemeyen insan türünün aklı artık yeterince gelişemiyor. 
Birbirine bağlı nedenselliklerin toplamından oluşan çok yönlü olguların oluşturduğu yaşamı tam anlamıyla kavramayan bu akıl, günden güne kodladığı akıllı aletlerin güdümlediği dünyanın dışında kalmaya başlıyor.
Gelişen tek şey, bu yapay zekaların yönetmeye başladığı dünyada nasıl var olacağım korku ve endişesi.
Sanal sosyallik gerçek sosyal yaşamın sağladığı insani gelişmeleri telafi etmekten uzaklaştıkça, herkes kendi galaksisine kapanıyor.
Günden güne gelişen görüntüleme teknikleriyle eskiye göre tüm fonksiyonları izlenen insan bedeni ve beyninin bu yeni yaşam için nasıl eğitileceği günden güne önemli konulardan biri haline geliyor.
Robotlara ahlak öğretiminin gündemde olduğu ve katil robotların nasıl bir soruna dönüşeceği, ilgili bilim adamları için bugünün en önemli konuları arasında sayılıyor.
Bizim gibi gelişmekte olan toplumlarda içinde yoğrulduğumuz toplum ve ülke problemleri, bu gelişmeleri ütopik ve uzak bir zaman dilimine ait gibi düşündürtse de sorun, insan varlığının devamı açısından hafife alınacak gibi değil.. 
İnsanların, birbirine laf anlatamadığı bir dünyada, laf anlamayan robotlarla nasıl bir yaşama maruz kalınacağı tahmin etmek zor değil.
Şu anda en büyük umut, birbirini doğru anlamaya programlanmış robotların pek çok şeyi düzelteceği umudu. Bunlara uygun kodlanmış bir insan beynine ulaşılırsa belki, insanların algı ve zihninin bir üst dereceye yükselerek bugünkü işleyişinden kurtulması mümkün olabilir. 
Günümüz insan aklının doğurduğu sorunların çok ilkel kalacağı dönem ne kadar yakın, şu anda bu da önemli bir sorun.
Yakın mıdır acaba?
Bilmiyorum ama umut ediyorum.
Sevgi Özkan