16 Haziran 2013 Pazar


80 ler, 90’lardan başlayarak…..

 
Dünyayı değiştirmeye kalkan 68 kuşağından sonra, 80 li yıllardan başlayarak çocukerkil, ailelerce yetiştirilen ve günden güne gelişen akıllı iletişim araçlarıyla büyüyen kuşaklar meydanlara çıkmaya başladı.

 
Ülkemizde de özellikle seksenlerden bu yana, çocuk merkezli bir dikkatle, onun yapıp ettiklerine yerli yersiz karışmayan, anlamsız yasaklamalarla veya döverek adam etmek yerine, izah ederek razı etme yoluyla, birey olma hakkı tanınan çocuk yetiştirme anlayışı kadar içine doğdukları gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojilerinden de etkilenen yeni kuşakların biçimlenmesindeki önemli etkenler sayılabilir.

 
İnsani değerlerin her gün yeniden biçimlendiği iletişim ortamlarında, gerçek dünyaya ve insan sıcaklığına uzak kalan, doğayı kaybolan sokak oyunları yerine kapalı odalardan ulaşılan sanal iletişimle tanıyarak büyüyen çocuklar, tanımadıkları doğanın kaybolmasını önleyici çevreci duyarlılıkları gelişen kuşaklara dönüşerek sonunda yok edilmeye çalışılan ağaçları sahiplenen ortak bir kalkışmayla meydanlara çıktılar.

Ataerkil, anaerkil yapılardan geçerek çocuk merkezli aile değerleriyle yetişen çocuklar, egoistlik, apolitiklik gibi tanımlanan ortak özelliklerinin tersine, paylaşımcı, dayanışmacı ve özgüveni geliştirilmiş donanımlı gençler olduklarını gösterdiler.

Bu ortak direniş, yanyana otururken bile e-iletişim kurmaya alışan bu gençlere, insan sıcaklığının güven ve sevgisi kadar farklılıklarla birlikte yaşamanın demokratik deneyimini de kazandırdı.

 
İnternet kültürünün çok yönlü etkileşimleriyle her tür algısı farklılaşan bu gençler özellikle son on- onbeş yılda, yeryüzünün en acil çözüm bekleyen çevre sorunlarının bilinciyle dünyalılardan önce dünyanın çığlığını önemseyen kuşaklar oldular. Kendi geleceklerinden endişelerini sergileyen hassasiyetlerle kendi özgürlüklerine karışılmasını hiçbir şekilde istemediklerini gösterdiler.

Aşağı yukarı on/yirmi yıl gibi sürelerle X,Y veya Z diye adlandırılan kuşak farklılaşmasının ulaştığı  dünya algısı, yorgun ve şaşkın yetişkinlere, digital çağın digital becerilerini kendilerine öğreten bu gençlerden öğrenecekleri şeyler olduğunu  gösterdi.

Gençlerden digital becerileri öğrenirken onlara insani duyarlıkları öğretme ve örnekleme durumu nesiller arası doğal bir alışverişe dönüşürken, teknolojik dünyanın yabancılaştırdığı insani değerleri ve düşünme becerilerini bu gençlere örneklemenin sorumluluğunun da yetişkinlere düştüğünü hatırlattı.

 
“Gezi”den yansıyan ve herkesin beğenisini alan “Biz de babannemizi zor tutuyoruz” gibi  Başbakana verilen cevaptan yansıyan güçlü mizah, gençleri de günümüzü de çok yönlü özetliyor.

 

Sevgi Özkan

 

 

 

 


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder