23 Kasım 2015 Pazartesi

DENSİZLİK ve BİLİM

İlk densizliğini 1999 depremini yakışıklı bir deprem diye nitelendirmesiyle göstermişti.
O günün hayhuyu içinde olsa olsa abartırken saçmalamış dense de çok üzerinde durulmamıştı..
Daha sonra savunduğu şeyleri, tarafsızlık adına duygusuz ve oksimoron değerlendirmeleri, bilimsel çoşku (!) gibi görülmeye başlansa da densizlik tarafı ağır bastığı açığa çıktıkça itici olmaya başladı.
Savunduğu doğruları densizlikleri alıp götürmeye başladı.
Son marifeti, kendisiyle yapılan Pazar söyleşisinde "insan dışkısı yedirmek işkence değildir."demesi oldu.
Sosyal bilim eğitimi almamış ve sosyal bilimleri bilimden saymayan bir takım fenci(!)kafali bazı sözüm ona 'bilimsel'lerin bu tür insani duyguları kenara bırakan sözüm ona tarafsız gerçekçiliği, toplum gözünde bilimi de,"aydın" kavramını da eksilendiren en önemli niteliklerden.
Bilimsel doğruları kullanma hoyratlığı ve kavramları birbirine karıştırma özensizliği ve herkesi küçümseyen çok bilmişliği biraraya toplayan bu özellikler bilime  de, insana da saygısızlıktan öte bir anlam ifade etmiyor.
Kendi alanındaki başarılı kariyerini bile tartışmaya açan bu oto kontrolsuz ifadeler, kendi açısından ne kadar haklı görülse de, kimsenin doğru olarak savunabileceği şeyler değil. Bırakın insan dışkısını insana zorla bir şeyin yedirilmesi bile insan hakları açısından işkencedir.
Şımarık, toplum gerçeklerinden uzak ve bilmedikleri alanlara da burnunu sokan bu densizlikler zaten cehalet pervasızlığından geçilmeyen ülkemizde en çok Cahilleri rahatlatıyor.
Sevgi Özkan

5 Kasım 2015 Perşembe

Grup niteliklerine göre biçimlenen Liderlik algıları.

Lider, başına geçtiği kitlenin "değerler bütünü" ile örtüşen onaylarla var oluyor.
Toplumların değerler tablosu üzerinden liderler çıkıyor. 
Bu tanımlamanın en çarpıcı örneği ve bir anlamda en etkili liderleri mafya liderleridir. 
Mafya liderleri yasa dışı zorba raconları ile varlık gösteren baskı gruplarının yöneticisidir.
Siyasi partilerde seçmenlerin genel değer ve düşüncelerini temsil eden siyasi grupların başkanları olarak bu işleyişin lideri oluyor

Prof. Dr.Yılmaz Esmer'in belirli aralarla gerçekleştirdiği Uluslararası Karşılaştırmalı Değerler Ölçümünde ülkemizi diğer ülkelerden ayıran en başat özellik "güvensizlik" duygusu olarak saptanmış. Kimseye güvenmeyen insanlar topluluğuyuz. 

"Babana bile güvenmeyeceksin" deyiminin da gösterdiği gibi kimsenin kimseye güvenmediği bir toplumun parti liderleri de, en çok kendi partisi tarafından kabul görüp, güvenilir oluyor.
Yani Siyasi liderin yapıp ettikleri hem kendinin hem de temsilcisi olduğu grubun neleri onayladığının göstergesi.
Böyle bakınca CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun şahsında taşıdığı toleranslı, dürüst, kibar, demokrat, saygılı, karşısındakini dinleyen, çalışkan, fedakar, oyunu kuralına göre oynayan, yasa dışına çıkmayan, Cumhuriyet değerlerine ve parlamenter rejime saygı gibi nitelikleriyle, aslında toplumun kutsadığı bu değerleri önemseyen insanlar için önemli bir başkan ve liderdir. 
Kısaca her lider kendisine layık olanın temsilcisidir. 
CHP'nin oylarının %25, olsa olsa %30 dan öte gidemeyeceği gerçeğini de büyük oranda bu ölçüler belirlerken, aynı zamanda bu değerlerin toplumun %kaçınca benimsendiğini de gösterir nitelikler olduğu unutmamak gerekir. 
Son derece orantısız şartlarda ve devlet gücünün olanaklarından yararlandırılmayan bir seçimde muhalefetin yüksek oy alamamasını liderlere ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun liderliğine bağlama alışkanlığıyla yetinmenin anlamsızlığı ortada. 
AGİT'in, bile adil değil raporu verdiği ve daha önce rakamlarla nasıl oynadıklarını itiraf eden AKP lilerin varlığı ve bu konuda her türlü tedbir alınmasına karşın mevcut bazı işaretleri dikkate almayıp bu oyların nasıl kazanıldığının üstünde durmamak tam bir aymazlık sayılmaz mı?Hele resmi sonuçları bile beklemeden seçim sonuçlarını baz alarak muhalefet liderleriyle uğraşmayı yeterli gören seçim analizcilerinin bilgi ve bilinç seviyesi daha çok tartışılması gereken önemli bir konudur. 
Sevgi Özkan