15 Temmuz 2011 Cuma

İMA ETME VE ART NİYET KÜLTÜRÜ

İnsanlar arasındaki anlama ve değerlendirme farkı, genellikle ima etme, üstü kapalı ve dolaylı anlatma biçiminde ortaya çıkan bir iletişim türü ile giderilmeye çalışılır.
Söylediğini bir bakıma dolaylı ve ne dediğini düşündürerek anlatma biçimi olan ima etmenin geçerli olduğu politik ve siyasi alana diplomasi de denilebilir.
Aile ve dost çevresinde kalıplaşmış algıları kavratıcı olduğu için sık başvurulan bir iletişim türü olarak da kullanılır.

Diplomasiye başarılı bir  örnek olarak İngiliz diplomasisi gösterilebilir.
Aile iletişiminde ise ima etme kısaca "ima" kültürünün en iyi örneği olarak da gelin kaynana ilişkisi gösterilebilir.

Birey ve toplum belleğinde geçimsizliğin baştan kabulü olarak standartlaştırılan bu algı, genel olarak otomatik olarak "ima" kültürüyle beslendiği için tüm örnekler bu standart üzerinden değerlendirilir.
Bireyin yapısını ve tercihindeki kendine özgülüğü hesaba katmayan bir ilişki olarak aile içi konumlara biçilen bu roller,  sonuçta taraflar arasında “ima”yı, iletişimin aracı olduğu kadar silahı haline de getirebilir.
İma etme, aslında direkt çatışmayı önlemek için kullanılan kapalı bir iletişim olsa da, çoğu kez çatışma potansiyelini farklı biçimlerde motive ederek açığa çıkaran bir iletişim de sağlayabilir.

Bunu aşma çabası, iki ayrı insanın anlayış ve algılama farkını hesaba katan doğrudan iletişimle mümkün olsa da, dışarıdakilerin söylenen söz ve yapılan davranışta bir gizli gönderme arama alışkanlığı pek değişmez.Kimi zaman da standartlaştırılmanın ötesinde müzminleşerek önlenemez hale gelir.

Her söz ve tavrı, kendisinden çok ardındaki manayı arama ve dikkate alma alışkanlığına döndüren İma etme kültürünün aynı zamanda insan ilişkilerindeki güven ve şüphe duygularıyla beslendiği de bir gerçektir.

Kimseye güvenmeyen insanlar, söylenen sözlerde bir ima veya art niyet aramayı da otomatik değerlendirme biçimine dönüştürürler.

Açık bildirimli fikir ve düşünce üzerinden diyalog kurulmasını en mümkün kılan demokrasi kültürünün yerleşmesinde bu art niyet arama ve ima etme kültürü olumlu veya olumsuz yönden etkili olur.

İnsan anlayış ve algısı geliştikçe doğrudan açık ifadelerin kabulü de mümkün olacağından, toplum algısı da bu gelişme oranında ima ve art niyet arama kültürünü işlevsizleştirebilir.

Bu açıdan sosyal medya iletişimi hem avantaj hem de dezavantaj sağlayıcıdır.
Bu kanalla doğru bilgiler kesintisiz ifade edilebildiği kadar, yanlış ve doğru olmayan bilgiler de
doğruymuş gibi devreye girip, gerçeğin öyle olduğunu ima ederek algılarla oynanması sağlanabilir.

Ama ne kadar güvenilirse güvenilsin “gerçeklerin ifadesi olarak doğruları, yerinde ve zamanında söyleyecekler her zaman var olmaz. Olsa da ima kültürünün şartlandırdığı zihinler, onların kabulünü önler.
Ayrıca insanlar doğruyu duymaya hazır olmadıklarından “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovmak” tarzını kabullenerek olanı biteni yerleşik algılarla okumaya devam ederler..
Samimiyet ve dürüstlüğün önemsenmesi yani doğru tavır, aslında bunların yaşatılmasının zor olmasından ileri gelmektedir.
İnsanların çıkardığı ilk seslerin kelimelere dönüşme süreci olarak dil gelişimi de, başlı başına "ima etmeye" dayalı bir ifade gelişimidir.

Algı ve anlayış gelişiminin imayı bir üst dil haline getirip getirmediği tartışılır.
Birey veya toplumlar arasında var olan algılama farkı, ima etmeyi kimi zaman çatışma önleyici olsa da, günümüzün demokratik gelişmişliği açısından iletişim dili, açık,net ve doğrudan olmayı gerektirir.

Sevgi Özkan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder