SİYASETÇİNİN KAÇINILMAZ
EVRİMİ Mİ?
"Dinle devlet işlerinin ayrılmasını öneriyor" başlığıyla ve
sayfa kenarından önemsizmiş gibi verilen haberi dikkatle okuyunca şaşırmamak
elde değil.
Haber İran’a ait ve bahsedilen kişi Ahmed-i Nejat olunca
şaşırmamak mümkün mü?
Mollalara savaş açarak bunları söylemesi, daha düne kadar
radikal ve batıya meydan okuyan tavrıyla bağnaz bir kişilik olarak tanıdığımız
Ahmed-i Nejad’ın birkaç yıl öncesine göre gösterdiği kişisel açılım hiçbir şey
sayılmasa da dünyevileşme evrimi olarak okunabilir.
Bizdeki gelişim örneklerine bakınca en belirgini iktidarı
sırasında karşısında yer alanların otuz yıldan sonra onu bir bilen ve eren
olarak gördüğü Süleyman Demirel’i gösterebiliriz.
Demirel’in siyasi kariyerinde yaşadığı kişisel evrim bu
ülkenin uzun yıllarına mal olsa da bugün pek çok kişi için bir denge
unsuru sayılmaktadır. Gerçekten de özellikle Rahmetli Erdal İnönü’nün partnerliğiyle geçen
yıllarında eskiye göre ileri bir mesafe almıştır.
Tansu Çiller ve Erbakan partnerliğinde geçen yıllarda her ikisi de kendi bulundukları
seviyelerin ortalaması kadar var olabilmişse de eski hallerine göre bir gelişme
kaydettikleri de söylenebilir.
Daha yakına gelirsek, Devlet Bahçeli’nin daha önceki yüz ifadesi ve
demeçleriyle verdiği izlenim açısından, özellikle Bülent Ecevit’le sürdürdüğü koalisyonun ilk zamanlarıyla bugünkü arasında olumluluk
açısından önemli bir fark olmuştur.
Partisindeki etkili düzenlemeleri ve halkla ilişkisinde esprili
davranışları, bazı halk deyişi ifadeleriyle sergilediği sempatik tavırlar, eskisinden
daha ileriye açılım yaptığını gösteriyor.
İktidardakilerin de, iktidarlarından önce ve iktidarlarının on yıl öncesiyle
karşılaştırınca pek çok yaklaşımlarıyla daha ayakları yere basan ve gerçekleri
kendi vizyonları dışında da okuyabilme yatkınlığı kazanan bir değişime ve
gelişime uğradıkları görülmektedir. Bunları kendi ifadelerinde dışlaşan
daha pekçok değişimlerle örneklemek mümkün.
İktidar olmanın iktidara gelenleri eğitmesi, aklın gerçeklerle
sınanması gibi kaçınılmaz bir olgu.
Topluma da uzun yıllar boyunca yanlışlarına katlandıkları bu
siyasetçilerin olumlu değişmelerini sırtlanmak düşüyor gibi.
Sorun, toplumların kaç neslinin bu yanlışlardan zarar
göreceği kadar siyasetçisini evrilten toplumun kendisinin de evrilip
evrilmediğinde.
Toplumsal ilerleme geriden gelenin ileri gitmesini sağladığı
kadar toplumun ileri gitmesini de sağlıyor mu? Yoksa geride olundukça, ilerleme
ölçüsü de gerilediğinden, sadece ilerlendiği mi sanılıyor?
Eğer toplumsal ilerleme tek tek siyasi yöneticilerin
gelişmesiyle sağlanacaksa en ileri düzen olan demokratik ve özgür topluma
varmak için kaç siyasetçinin gelişmesi beklenecek.
Padişahlık yönetimi olmadıkça bu geç ilerlemelere razı olmak
mı gerekiyor? Toplumsal ilerleme gerekliliğinin önemi bu sorularda ortaya çıkıyor.
Kısaca, gelişmiş Demokrasiye kaç var bilemiyoruz.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder