2 Mart 2013 Cumartesi


SİYASETÇİNİN KAÇINILMAZ EVRİMİ Mİ?

 

"Dinle devlet işlerinin ayrılmasını öneriyor" başlığıyla ve sayfa kenarından önemsizmiş gibi verilen haberi dikkatle okuyunca şaşırmamak elde değil.

Haber İran’a ait ve bahsedilen kişi Ahmed-i Nejat olunca şaşırmamak mümkün mü?

Mollalara savaş açarak bunları söylemesi, daha düne kadar radikal ve batıya meydan okuyan tavrıyla bağnaz bir kişilik olarak tanıdığımız Ahmed-i Nejad’ın birkaç yıl öncesine göre gösterdiği kişisel açılım hiçbir şey sayılmasa da dünyevileşme evrimi olarak okunabilir.

Bizdeki gelişim örneklerine bakınca en belirgini iktidarı sırasında karşısında yer alanların otuz yıldan sonra onu bir bilen ve eren olarak gördüğü Süleyman Demirel’i gösterebiliriz.

Demirel’in siyasi kariyerinde yaşadığı kişisel evrim bu ülkenin uzun yıllarına mal olsa da bugün pek çok kişi için bir denge unsuru sayılmaktadır. Gerçekten de özellikle Rahmetli Erdal İnönü’nün partnerliğiyle geçen yıllarında eskiye göre ileri bir mesafe almıştır.

Tansu Çiller ve Erbakan partnerliğinde geçen yıllarda her ikisi de kendi bulundukları seviyelerin ortalaması kadar var olabilmişse de eski hallerine göre bir gelişme kaydettikleri de söylenebilir.

Daha yakına gelirsek, Devlet Bahçeli’nin daha önceki yüz ifadesi ve demeçleriyle verdiği izlenim açısından, özellikle Bülent Ecevit’le sürdürdüğü koalisyonun ilk zamanlarıyla bugünkü arasında olumluluk açısından önemli bir fark olmuştur.

Partisindeki etkili düzenlemeleri ve halkla ilişkisinde esprili davranışları, bazı halk deyişi ifadeleriyle sergilediği sempatik tavırlar, eskisinden daha ileriye açılım yaptığını gösteriyor.

İktidardakilerin de, iktidarlarından önce ve  iktidarlarının on yıl öncesiyle karşılaştırınca pek çok yaklaşımlarıyla daha ayakları yere basan ve gerçekleri kendi vizyonları dışında da okuyabilme yatkınlığı kazanan bir değişime ve gelişime uğradıkları görülmektedir. Bunları kendi ifadelerinde dışlaşan daha pekçok değişimlerle örneklemek mümkün.

İktidar olmanın iktidara gelenleri eğitmesi, aklın gerçeklerle sınanması gibi kaçınılmaz bir olgu.

Topluma da uzun yıllar boyunca yanlışlarına katlandıkları bu siyasetçilerin olumlu değişmelerini sırtlanmak düşüyor gibi.

Sorun, toplumların kaç neslinin bu yanlışlardan zarar göreceği kadar siyasetçisini evrilten toplumun kendisinin de evrilip evrilmediğinde.

Toplumsal ilerleme geriden gelenin ileri gitmesini sağladığı kadar toplumun ileri gitmesini de sağlıyor mu? Yoksa geride olundukça, ilerleme ölçüsü de gerilediğinden, sadece ilerlendiği mi sanılıyor?

Eğer toplumsal ilerleme tek tek siyasi yöneticilerin gelişmesiyle sağlanacaksa en ileri düzen olan demokratik ve özgür topluma varmak için kaç siyasetçinin gelişmesi beklenecek.

Padişahlık yönetimi olmadıkça bu geç ilerlemelere razı olmak mı gerekiyor? Toplumsal ilerleme gerekliliğinin önemi bu sorularda ortaya çıkıyor.

Kısaca, gelişmiş Demokrasiye kaç var bilemiyoruz.

Sevgi Özkan

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder