Günümüzün Çaresizlik Çığlıkları mı?
Akıllı aletlerle kuşatılan günümüzün
insanı, gelişmeleri anlamlandıramadığı için çaresiz kaldığı kaotik yaşam
alanları yüzünden çaresiz kalıyor, problemler yaşıyor. Yaşamlarına her an eklenen
yeni bir olanakla insan ilişkilerine başka bir boyut katılırken, çok sayıda
kişi ulaşılan bu yeni dünyayı anlamlandıramıyor. Gelişmelere yetişememe
endişesi duyuyor.
Diğer yandan kadına ait şiddet
uygulamalarında da artış yaşanıyor.
Kadına ait bu tür sorunlar
aslında çocuğa ait sorunları da içeriyor. Aslında şiddete şahit olarak büyüyen
ve gözleri önünde anneleri babaları tarafından dövülen, öldürülen çocukların yaşananlardan
etkileşimleri başlı başına bir problem.
Zira son zamanlarda bu tür
çocukların sayısı hızla artmakta ve gelecekte yansıtacakları tepkiler artıyor.
Daha önemlisi anne babasını
öldüren çocuklarla, çocuklarını öldüren anne babaların sayısında da görülen artış.
Çoğunlukla rol modeli olarak
baba ile özdeşleşen erkek çocuklarının “erkek
karısını döver de, öldürebilir de” diye bir algı geliştirip, bu
davranışları normalleştireceğini görmek şaşırtıcı olmaz. “Erkek dediğin öldürebilir” yargısı da yaygın olarak içselleştirilen
bir iç kabule dönüyor.
Önce annesinin dövülmesine
engel olan erkek çocuğu daha sonra kendi karısını ve çocuklarını dövmeyi normal
diye benimseyen bir erkek tavrına dönüşen parabol eğrisi çiziyor.
Özel bir araştırma yapılmasa
da, bu kadar yaygın bir uygulama genetiğine sahip, şiddet uygulayan erkek
kavramı, başka ölçütlere meydan bırakmayan vahşi bir ciddiyeti de içerir. Genel
olarak “erkek dediğin şöyle yapar” “böyle yapar” klasik kodlanmasıyla bakmaya
alıştığı bu dünyada kendine ait bir şey ve kendi namusunun ölçüsü olarak gördüğü
kadının, günün şartlarına uygun davranışlarını doğru okuyamamakta, ona sahip
olma ölçüleriyle baş edemediği gelişmelere, vahşi saldırılar yönelterek
dünyadan kaldırmaya yöneliyor. Özellikle de ayrılan eşler arasında gelişen bu
olaylar, aslında ayak uyduramadığı için kendisini reddeden dünyanın öcünü sanki
eşinden almaya kalkıyor.
Bu yorum genel olarak
dünyadaki kadına yönelik pek çok şiddet olgusu için de geçerli sayılabilir.
Zira gittikçe “erkekliği (!)” zedelenen ve pek çok alanda becerilerini
kadınlara kaptıran erkeğin, kadına yönelik bir hıncı olarak biçimleniyor. Bu
anlamda şiddet olgusu sadece şiddet olmaktan çok dünyaya yabancılaşarak
vahşileşen çaresiz beyinlerin çığlıklarını yansıtıyor diye de okunabilir.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder