12 Mart 2013 Salı


Günümüzün Çaresizlik Çığlıkları mı?

 

Akıllı aletlerle kuşatılan günümüzün insanı, gelişmeleri anlamlandıramadığı için çaresiz kaldığı kaotik yaşam alanları yüzünden çaresiz kalıyor, problemler yaşıyor. Yaşamlarına her an eklenen yeni bir olanakla insan ilişkilerine başka bir boyut katılırken, çok sayıda kişi ulaşılan bu yeni dünyayı anlamlandıramıyor. Gelişmelere yetişememe endişesi duyuyor.

Diğer yandan kadına ait şiddet uygulamalarında da artış yaşanıyor.

Kadına ait bu tür sorunlar aslında çocuğa ait sorunları da içeriyor. Aslında şiddete şahit olarak büyüyen ve gözleri önünde anneleri babaları tarafından dövülen, öldürülen çocukların yaşananlardan etkileşimleri başlı başına bir problem.

Zira son zamanlarda bu tür çocukların sayısı hızla artmakta ve gelecekte yansıtacakları tepkiler artıyor.

Daha önemlisi anne babasını öldüren çocuklarla, çocuklarını öldüren anne babaların sayısında da görülen artış.

Çoğunlukla rol modeli olarak baba ile özdeşleşen erkek çocuklarının “erkek karısını döver de, öldürebilir de” diye bir algı geliştirip, bu davranışları normalleştireceğini görmek şaşırtıcı olmaz. “Erkek dediğin öldürebilir” yargısı da yaygın olarak içselleştirilen bir iç kabule dönüyor.

Önce annesinin dövülmesine engel olan erkek çocuğu daha sonra kendi karısını ve çocuklarını dövmeyi normal diye benimseyen bir erkek tavrına dönüşen parabol eğrisi çiziyor.  

Özel bir araştırma yapılmasa da, bu kadar yaygın bir uygulama genetiğine sahip, şiddet uygulayan erkek kavramı, başka ölçütlere meydan bırakmayan vahşi bir ciddiyeti de içerir. Genel olarak “erkek dediğin şöyle yapar” “böyle yapar” klasik kodlanmasıyla bakmaya alıştığı bu dünyada kendine ait bir şey ve kendi namusunun ölçüsü olarak gördüğü kadının, günün şartlarına uygun davranışlarını doğru okuyamamakta, ona sahip olma ölçüleriyle baş edemediği gelişmelere, vahşi saldırılar yönelterek dünyadan kaldırmaya yöneliyor. Özellikle de ayrılan eşler arasında gelişen bu olaylar, aslında ayak uyduramadığı için kendisini reddeden dünyanın öcünü sanki eşinden almaya kalkıyor.

Bu yorum genel olarak dünyadaki kadına yönelik pek çok şiddet olgusu için de geçerli sayılabilir. Zira gittikçe “erkekliği (!)” zedelenen ve pek çok alanda becerilerini kadınlara kaptıran erkeğin, kadına yönelik bir hıncı olarak biçimleniyor. Bu anlamda şiddet olgusu sadece şiddet olmaktan çok dünyaya yabancılaşarak vahşileşen çaresiz beyinlerin çığlıklarını yansıtıyor diye de okunabilir.

Sevgi Özkan

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder