16 Ağustos 2011 Salı

MODASIZLIK MÜMKÜN MÜ?

15 Ağustos Milliyet gazetesinde yer alan bir habere göre:Sunday Times ve Vouge dergisi eski moda editörü Charty Durrant, 20 yıl çalıştığı bu alanı bıraktıktan sonra dünyadaki tüm kötülüklerin anasının moda olduğunu söylemiş.

Trendlerin Tiranlığı adlı makalesinde modern dünyada var olan sorunların çoğunun kökeninde modanın yattığı ve moda tarafından daha kötü hale geldiği görüşünü belirtmiş.
Durrant’ın “modern modanın demode ve rezil olma korkusuyla cinsel çekim üzerinde şekillendirildiğini, artık kendine özgü rahat, stil oluşturmanın geri planda kaldığını, sürekli değişen trend çılgınlığı derinleştikçe moda kendini ifade etme biçimi olmaktan çıktı, kendini ve diğerlerini yargılama biçimi haline geldi” saptamasına da yer verilen haberde
“Küresel açgözlülük kültürü, aşırı tüketim, çarpık imajlar, yeme bozuklukları, çevre kirliliği, kıtlıklar, ruhsal ve fiziksel zarar, boşanma ve gençlerin intaharlarında moda endüstrisinin etki ve payı olduğu” değerlendirmesine değiniliyor.

Moda endüstrisinin içinden gelen birinin yaptığı bu değerlendirme başka bir dünyanın nasıl mümkün olacağını düşündürüyor.

Aslında moda, en basit tanımı ile ortak beğeni ve benimsemeler üzerinden kurulan  ortak işaretleşme ve ifadelerin bir iletişim aracı olarak tanımlanabilir.

Küresellik boyutuyla tüm gelişimlerin tüketim sirkülasyonunu yönlendirip motive etme yönünden önemli bir destek olduğu da söylenebilir.

Marka ve trendler üzerine ortak sembollerle kurulan yerel ve küresel bir iletişim dili olarak varlığı kendi kendini hızla terk etmesiyle gerçekleştiğinden moda olgusu, kabul, tatmin ve ret aşamaları olarak tsunami gibi dalga dalga yayılıp genişleyerek kitleleri etkiler.

Varoluş biçimlerine dair pek çok anlamlandırmaların görüntüsel yanını zorlayarak, beraberinde pek çok şeyi de sürükleyerek değiştirir.

Farklı kültür ve coğrafyanın insanlarını aynı tercihlerde buluşturup tatmin eden bu ortaklık durumu, öteden beri çeşitli biçimlerde süregelmiş olsa da, günün küresel iletişim olanaklarının da bu alanı böyle doyurulamaz ve önlenemez hale getirdiği ortada.

Sosyal alanda birbirini kendi üzerinden tekrarlayan modasallık tavrının, bireylerin
Var olma ve dışarıda kalmama gibi sosyallik arzularını en çok belirleyen şeylerin başında geldiği de inkar edilemez.

Tuhaf ve farklı olma trendleri, özünde görünüp dikkat çekme ve kalabalık arasından sıyrılma iç itisiyle oluşurken, olurlanmasıyla büyüyüp çoğalarak orijinalliğini tüketmeye başlayan bir
devinimi dışlaştırır.

Genişlediği oranda kabul gören o oranda da terk edilmeye başlayan bir seçim olarak kısa ömürlü olmak zorundadır.

İnsanlar pek çok etkenle görüntü ve cinsellik üstü değerlere uzanmayan zihinlere hapsoldukça bu moda ipliklerine sarılır, sarıldıkça da demode hale gelerek yenilenme ihtiyacı duyar.

Yazarının hızlı modaya karşı çare olarak önerdiği belirtilen yavaş moda anlayışını her şeyin görüntüsel sığlık ve hızlılıkla var olup, yok olduğu günümüzde modasızlık modası  diye tanımlanabilirse de zaten artık insanlar her yerde ve her zaman kendi olarak görünmeyi modalaştırnaya başladı gibi.

Tıpkı fest food kültürü kendi içinden kendine karşı yavaş yemek ve yavaş hareket kültürünü geliştirdiyse, modasızlık tercihi de kendini bunun üzerinden modalaştıracaktır.

Bunlardan en önemli ve kaçınılmaz olanının da bir arada var olma ve buradan da farklılıkları kabule dayanan uzlaşı kültürüne geçilmesi diye bakabiliriz.

Böylelikle modasızlık seçiminin egemenliğinin, bir arada var olmayı uzlaşı ve demokrasi kültürü üzerinden besleyeceğini de düşünebiliriz.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder