22 Ağustos 2011 Pazartesi

BİLİM İNSANLARININ ŞİKAYETİ

 
Medyanın bilimsel buluşları öğrenip konu etmek için bilim çalışanlarına musallat olması bilimcilerin tepkisine neden olmuş.

Biz bologger değiliz, sizlerin sorularına cevap vermeye çalışırken yeterince bilimsel çalışma yapmaya vakit bulamıyoruz demişler.

Bu da yine medya haberi olarak iletiliyor.

Medya, olan bitenin insanlara duyurulmasına aracı olma görevini abartınca, suçlu takibinde polis, adalet dağıtımında savcı ve hakim, sağlık alanında tıp uzmanı, yemek kültüründe aşçıbaşı. ülke yönetiminde politikacının yerini almaya başladı sanki.

Bunda iletişim olanaklarının gelişimi ve medyanın kendi görev yorumundan çok, bilgilenmek isteyen kitlelerin kimden ne talep edeceğini bilmemek veya birini diğerinin yerine koymak kolaycılığından da geliyor.

Her alanda “haberleşme” üzerinden anlam kazanan ve biçimlenen dünya döngüsünde özellikle sosyal medya kendi talebini kendi sunumuyla karşılar hale gelince işler iyice karışıyor.

Özden çok çeşitlilik ve hızın belirlediği haberleşme kültüründe bilgi özümsemesinden ziyade başıboş bilgi tüketimi geçerli olunca, popüler kültürün oluşturduğu magazinleşme, sonunda hepsini barındıran bir ortalama algı kültürü  de yaratıyor.

Herkesin her şeyi bilmek istediği ve bilinen şeyler modasının hızla değiştiği, kültürel yapılanmaların nasıl zihinler yarattığını araştırmak önemli olmaya başladı.

Zira, aynı zaaman diliminde uyaranların çokluğu ve çeşitliliği nedeniyle gelenleri kafasına yerleştirmeye vakit bulamayan zihinler çaresiz kalıyorlar. 

Bilim insanlarının yavaş bilim diye bir tavır başlatmalarını da böyle bir feryat olarak okumak mümkün.
 
Bilim insanlarının bu feryadına, pekçok alanda benzer yavaşlama istekleriyle  çözüm sağlanıp sağlanamayacağını bilemiyoruz.
 
Önlenemeyen çok yönlü dinamiklerce güdümlenen bu hızlı yaşam karmaşasında durdurun dünyayı inecek var isteğinin yerini yavaşlatın düşünecekler var isteğinin alması ve bunların haberleştirilmesiyle ağır çekimde bir yaşantıya ulaşabilir miyiz?
Durup düşünmek gerek. 
 
Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder