13 Ağustos 2011 Cumartesi

BİLİNCİN GÜCÜ


Radikal gazetesinde (11.08) Danny Kruger in “Alt Sınıfın İntifadası” başlıklı yazısı İngiltere’deki olaylarla Tunus ve Mısır’daki kalkışmaları kıyaslayan analizler yansıtıyor.
Bu olaylardan 2011 Londra’sından çıkartılacak acı dersler olduğunu vurgularken, özellikle yöneticilerce “hem toplumsal huzur isteyip hem de onu bozacak adımlar atılamıyacağı’nın” anlaşılması gerektiğini söylüyor.
Refahla üstü örtülen sosyal farkın da gelirlerin artmasıyla daha büyüdüğüne değinerek:
“Bilhassa giyim ve teknoloji gibi ucuz lükslerle büyüyen bir geçlik kuşağımız var fakat, onları yetişkin kılacak bir zenginlikten çok daha uzaklar. Ufukta bir kariyer,kendine ait bir ev (ki ayaklanmalarla yerle bir olabilir) görünmüyor. Her gün Hariboyla beslenen insanların şeker dükkanlarını talan etmesine kim şaşırabilir?”diyor
“Bir adaletsizlik anlatısı kökleşmiş durumda” olduğunu ve “ucuz ürünlere alışkın bu gençler, cezaya da ceza tehdidine de alışkın” saptamasında bulunuyor.
Bu yazının en önemli saptaması “kayıtsızlığı benimsemek” başlığı altında söyledikleri:
“Londra’da bu olayları yaratan kesimler için şiddeti genelleştirecek biçimde terbiye görmediler. İhmalden, zalim ve dengesiz bir disiplinden oluşan bir mikro kültürde yetiştiler ve sevgiyi sınırlar ve iyi davranışlar için ona eşlik etmesi gereken unsurlardan yoksun biçimde yaşadılar. Öte yandan toplumun geneli yani biz liberalizm kisvesi altında erdemi bir kenara bıraktık ve kayıtsızlığı benimsedik.” diyor.
Britanya Başbakanının eski danışmanı ve Only Connect  adlı bir suç önleme kuruluşunun üyesi olan yazarın “kayıtsızlığı benimseme” olarak ifade ettiği durumu, toplumumuzda yaygın olarak benimsenen en kestirme yolun, olayları görmezden gelme kayıtsızlığıyla kıyaslayınca aradaki en önemli farkın bilinç farkı olduğu söylenebilir.
Gerisi pek çok etkene bağlı olsa da, en önemli nokta yöneticilerin sorunların bilincine vararak ders çıkaran bakışlara sahip olması.
Kitle iletişiminin geldiği nokta, her şeyi istemese de bilen ve gören  kitlelerin sosyal medya olanaklarıyla topluca ayaklanabilmesi olarak da okunabilir. Sokağa inmenin gittikçe kolaylaştığı bir dünyaya doğru gidildiğini görmek, olacakları önlemenin zaten kolay olmayacağını da gösteriyor. Bu da bilinçle mümkün.
Çok bilinmeyenli değil, çok etkenli problemler, geleceği değerlendirmeyi iyice zorlaştırırken yöneticiler için, neleri görmediğini bilmek yani toplumsal bilinç önemli bir güç oluyor.

Sevgi Özkan
   


1 yorum:

  1. ellerinize sağlık... yöneticilerin sorunların bilinci ile değil ekonomik göstergelere göre ders çıkardıkları bir gerçek.insanın odak noktası olamadığı ya da insanın sadece tüketici yönüne hitap edebilen yönetimler, olabildiğince kör kalacaklardır.

    YanıtlaSil