Toplumların demokrasi
deneyimlerine bağlı demokratik gelişimleri, aynı yollardan geçerek aynı
sonuçları vermiyor.
Bu anlamda demokrasilerde ne
nedir, ne ne anlama gelir derken, farklı gelişmişlik derecelerine göre farklı
algılı okumalar yapmak da mümkün.
Toplumların demokratik
gelişmişliklerine göre aynı olguları farklı okumak, demokrasilerde şu olmaz, bu
olmaz demek için bu noktayı unutmamak gerek.
Demokrasiden gelişmiş ülkeler
genel mantığı ne anlıyor, gelişmemiş olanlar veya gelişmekte olanlar ne anlıyorun
gerçeğini, toplumsal kalkışmaların değerlendirilmesinde açıkca görmek mümkün.
Uzun demokratik savaşımlardan
geçmiş batı toplumlarında bugün seçimle iş başına gelen partiler neden sivil
darbe yapmaya kalkmıyor, yanlış yapanlar askeri darbeyle gitmiyor da, ortadoğu
toplumlarında krallık ve otoriter sistemlerin demokrasi denemeleri hep askeri
gücün gölgesiyle yürütülüyor?
Demokrasi sandıklarından
seçilerek yönetime talip olanlar bir süre sonra dini politikaya alet etmekten
veya milliyetçi duyguları sömürmekten ve beceremedikleri alanlarda halkı benden
yana olanlar ve olmayanlar diye bölmekten kaçınmıyorlarsa, oralarda işler ancak
yönetimsel zorbalık kavgalarıyla yürütülebiliyor.
Demokrasi diye yapılan
seçimler de, demokratik işleyişi sağlamak bir yana güvenilir ve sorun çözücü
bile olmamaya başlıyor.
Demokrasiyle iktidara
gelenler sadece askeri darbeyi önlemeyi demokrasi olarak görürken, kendilerinin
sivil darbe sayılacak toplu girişimlerini demokrasi sanabiliyorlar.
Buralarda çoğunlukla sivil
darbe veya otoriterlik yönelimleri artmadan askerler işe el koymuyor. Sivil
yurttaşlık ve sivil toplum bilinci, seçimden seçime oy kullanmaktan öteye gelişmemiş
toplumlarda asker, çoğu kez bir kısım sivil kargaşayı düzeltmek ve beklentilere
cevap verme adına başa gelip kendisi ayrı bir otoriteye dönüşünce, toplum daha
da çileli hale gelip demokratik yönden geriliyor.
Bu deneyim tekrarlandıkça
sivil gücün kendine ve demokratik düzene yönelik beklentileri yükselirken, bu
beklentiyi kullanarak iktidarı gelenler, bir süre sonra iktidar sarhoşluğuyla
dediğim dedik türü baskıcı ve kendini destekleyenler ve karşıtlar diye bölünme
sağlayarak varlıklarını sürdürmeye kalkabiliyorlar.
Eğer bu aşamada sivil
demokratik itiraz kültürü sokağa çıkar ve sesini duyurur ve de gidişatta
yanlıştan dönülmeyi sağlarsa o zaman iktidarlar da, varlık sebeplerini anlayıp
daha demokrat olmaya yönelebiliyorlar ki bu da o ülkede demokrasinin gelişme
yolunda aldığı mesafeyi gösteriyor.
Sandık vakti gelince
aldıkları oydan neyi ne kadar anladıkları ortaya çıksa da, bireysel kanaatten
ziyade toplu kanaat oylarının geçerli olduğu yerlerde bu sonuç gerçekte neyin onayladığını da yansıtmıyor.
Yurttaşlar kendi sivil
sorumluluklarının bilincinde olmadan biri gelir bizi de, demokrasiyi de,
kurtarır boş vermişliğine sığındıkça, demokrasi hep sekteye uğrayıp geride
kalıyor.
Önemli olan, sivil veya
askeri darbelerin demokratik olup olmamasının mantıksal ispatı değil,
toplumların darbe yönetimlerini kendi
demokratik gücüyle frenleyebilmesidir ki bu da, provakasyonlara açık olsa da halkın
gösteri ve itiraz kültürünün demokratik çerçevede gelişmesinin yollarının sivil
iktidarlarca tıkanmamasıyla oluyor.
Sokağa çıkan halkı, orantısız polis gücüyle ezmenin demokratik yönetim sayanların veya “halk sokağa çıkınca askeri darbe oluyor” diye okuyanların demokrasiden ne anladıkları ortada.
Sokağa çıkan halkı, orantısız polis gücüyle ezmenin demokratik yönetim sayanların veya “halk sokağa çıkınca askeri darbe oluyor” diye okuyanların demokrasiden ne anladıkları ortada.
Kendi toplumunun demokratik
taleplerini doğru okuyamayanların başka toplumların demokrasi
savaşımlarında askere karşı sivil darbecileri korumaya katkı sağlama
çabalarının çelişkisi kadar, sapla samanı birbirine karıştıran ifadelerle
onu bunu demokrasi sınamasına kalkarak kendi tutumlarını demokrasi olduğunu
sandırma çabalarının yararsızlığı da ortada. Tabii ki görebilene.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder