Digital çağın yarattığı haberleşme
eşitliği, devamlı uyarılan yerel kültür kodlanmalarından, ortak bir paradigma
egemenliğine geçiş sağlıyor.
Kültürel geçişkenlik hızlanırken,
kültürel farkların törpülenmesiyle ortaya çıkan yeni bir dünya algısı ve anlamlandırması
da bir bakıma herkesi yeryüzü ahalisi olarak eşitliyor.
Demokratik ülkelerin dışında
kalan yönetimlerin bile baş edemediği bu küresel birleşim olgusu küresel
demokrasinin olanaklarını da yeniden deneme alanına çekiyor.
Ortak alanlara ortak
müziklere, ortak ritimlere, ortak görsellere katılan dünya bilgiçliği, gelmiş
geçmiş tüm malzemeleriyle küresel dikkat algıları oluşturuyor.
Çeşitli nedenlerle günden
güne artan göçmenlik olgusu ve de yeni yaşam şartları ve kültürlerle yeniden biçimlenen
kentler, birbirinin izlence alanlarında boy gösterirken kendilerini yeniden
algılıyorlar.
Kent meydanlarında
gelişen toplumsal hak mücadeleleri küresel dikkatlerin kontrol alanına girecek
mesafe ve kültürel uzaklığı sıfırlayan bir iletişim sağlıyor.
Herhangi bir ülkedeki toplumsal hak mücadelesi tüm
dünyanın haklı haksız yandaşlığıyla saflaştığı küresel kamuoyları
yaratabiliyor.
Bu olan bitenleri, komplo teorileriyle
açıklamanın geriliği, komplo teorilerinin olmadığından değil, komplo
kavramının insan aklının ve gücünün tek elden yönetilmesi olarak algılanabilmesinden
kaynaklanıyor.
Bilgiye yanaşma biçimiyle,
bilgiden çok, mantıki kurguya dayalı verilerle gerçeğin dışında kalanlar,
bilgi dünyasında komplodan başka dayanacak kaynakları olmamasından doğan algı yetersizliğini yansıtıyor.
Gerçeklerin gizlenmesi eskiye
göre daha zorlaşan dünyamızda, sadece inandığı doğruları veri sayanlarla,
gerçek bilgiye dayalı verilerle dünyayı algılayanlar arasındaki mesafe gittikçe
açılacağa benziyor.
Bundan sonra gerçeğin bilgisi yerine doğru bildiğini esas
alanların dünyası mı egemen olacak yoksa tersi mi
sorun burada?
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder