Sorularla kavranması gereken noktalar?
Kimsenin kimseyi anlamadığı, kimsenin kimseyi dinlemediği
halde karşısına aldığı, taraftarlığın bile anlaşmaya dönüşemediği ve bu nedenle
kimsenin kimseyi anlamadığı, gerçeği neyi gösteriyor?
İfade yetersizliğini mi, algı yetersizliğini mi?
Kavramsızlık mı, dünya görüşüyle bütünlenen bakış farklılığı
mı?
Anlaşma zeminleri kaygan ve süreli olanlarla, ömrü billah
önyargılı yanılgılara sığınanlar mı,
yoksa sanılgıya dönüşen müzmin yanılgıların ayrımında
olamayanlar mı?
Hangisi? Yoksa hepsi mi?
Nereden çıkıyor bu umutsuz çatışma ve barışma çabası.
Barışı, barış havasına kurban ettiği düşünülen kaprisli
siyasetçilerle aynı yaklaşım metodunu doğru bulmamak, benimsememek barış karşıtlığı
mıdır? Yoksa barışı sağlamak diye yapılanları doğru ve uygun bulmak, barışı
gerçekten sağlamaya yeterli midir?
İnsan ilişkilerinde farklı anlamlandırmalara bağlı farklı
davranışların birbirlerince iyi anlaşılmasına ihtiyaç yok mu?
Varsa, sonra neden diye dövünülmeyen bir gerçeğe nasıl ulaşılabilinir
ki?
Halkı dinleyenlerin saptadıkları verilerin, uygulamadan duyulan
hoşnutluk referandumu sayılma ve doğru değerlendirilme şansı ne kadar?
Böyle düşünmek barışı istememek mi, yoksa gerçekten barış
istemek mi olduğunun kararını kim verecek?
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder