Dil, kişi ve toplum bazında tarihi ve coğrafi nitelikli
uslup, eğitim, karakter, mantık, mantalite ve paradigmayı yansıtıcı bir veri
anlamına gelmektedir.
Ana dil ise bunlara ilaveten ilk ve önemli belirleyici bir
duygusal içerik de taşımaktadır.
Genellikle ana dil, her şeyden önce toplumsal yapının tüm
karakteristiklerinin anne tarafından
çocuğa aktarılmasında rol oynayan bir temel kodlayıcıdır.
İletişim olanaklarının gelişimi, iletişim kültürünün
artmasını da sağladığı günümüzde, dünya, insanlarını gezegen ahalisine
dönüştürecek ortak dilli bir küreselleşmeye dönüşerek, ulusal ve yerel dillerin
ayrıca kıymete binmesi de, gerçeğin kaçınılmaz olarak içinde barındırdığı
paradoksu işaretlemekte.
İnsanın en iyi düşüneceği dilin ana dili olduğu saptaması,
sahip olunan dillerin çokluğu içinde genel olarak en iyi bilebileceği dilin ana
dil olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor.
Buradan yola çıkarak çocuklara başka dilleri öğretmeye
başlama yaşının kaç olması gerektiği tartışmaları anlam kazanıyor.
Kimileri okul öncesi dönem veya doğduktan sonra ana dilinin
yanında başka dilleri de öğretmenin doğru yol olduğunu ileri sürerken kimileri
de önce tek bir dili (ki genel olarak ana dilidir bu) öğrendikten sonra diğer
dillerin de erkenden öğretilmesi gerekir düşüncesini ileri sürüyorlar.
Özetle gezegen ahalisinin ortak dili bekli de ortak
sembollerle her kültürel veriyi kodlayan tek bir dile dönüşürken, mevcut
dillerin kendilerini yaşatma savaşımları da insanlığın önemli bir çatışma
konusu olmaya devam edecek. Egemen güçlerin dilleri bile dünya ortak dili
içinde eriyecek ve müzelik olacak gibi
Sevgi Özkan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder