20 Ekim 2011 Perşembe

TERÖR NESİLLERİ

Toplumsal sorunlarımızı ortak dikkat ve çözüm tartışmalarının dışına sürükleyen etkenlerin başında terör geliyor.
Tüm davranış ve girişimlerin terör eylemlerine ayarlı olmasının anlamını biliyoruz çünkü yaşıyoruz.
Her gün saldırı ve kayıp haberleri almak dikkat ve eforun başka yere yönlenmesini önlüyor.
Bunun çözümü haberi görmezlikten gelmek değil gördüğümüz halde işimize devam edebilme iradesini göstermek olmalı ve tabii ki kolay değil.
Neden?
Birincisi insan ve yurttaş olarak üzülmek, ikincisi bu sorunu çözme yükümlülüğünü üstlenen ve yönetenlerin tavırlarını onaylayıp onaylamamakla ilgili.
Yaşandığı anda kimse için bu saldırının etki alanı dışına çıkmak ve olan bitene tepkisiz kalmak mümkün değil.
Üstelik bu durumun dünün ve bugünün gerçeği olmakla kalmayıp yarınlarımızın da gerçeğini şimdiden tayin ediyor olması işin en ürkütücü yanı.
Sorunun çözümünün tek bir tutumla belirlenmeyeceği anlaşıldığı için birkaç boyuttan ele alınması sonucu değiştirmiyor.
İçine çeşitli politik hesapların karıştığı bu tip sorunlar, bölgeyi değil tüm dünyayı etkileyen sonuçlara yol açtığı için herkesi her kesimi ve bölge veya bölge dışı ülkeleri de yakından ilgilendiriyor.
İşin zorluğu, yapılan ve yapılacak olanların çok yönlü hesap edilmesi zorunluluğundan ileri geliyor.
Diplomasi denilen ölçülü biçili tutumların yerini keyfi ve duygusal tepki almamalı.
Böyle tepki vermemek millet için doğru olsa da devlet yönetimi için sitem şikayet ve lanetten öteye etkili girişimlerin gösterilmesi açık olarak muhatap almanızın onu güçlendireceğini bile bile ona cevap vermiş olunacağı için  dikkat isteyen bir tutum.
Bir kızarsam görürsün efelenmesi sözel tepkiyle iletilince sizi kızgınlık yumağıyla bağlamaya çalışanlar da kız da görelim bakalım ne kadar kızacaksın türünden eylemlerle cevap vermeye kalkıyorlar.
Yani onlar saldırdıkları muhataplarına bildirimlerini sözel tepkiler yerine hasar oluşturma üstünlüğü olarak kabul ettirmeye kalkıyorlar.
Bu durumda saldıran ve cevap veren eşit konumda olmadıkları gibi sorun çözümünde de açık oynamayı seçmedikleri için denk olmadıklarından eller silahtan çekilsin sözü anlamlı değil.
Saldırana karşılık verilmesi, saldırılarını dayattığı gerekçelerin  kabul edilebilen yanlarının dikkate alınması anlamına gelmediği ve çözümü önleme olarak algılandığı için çatışmalar  güç ispatına dönüşüyor.
Bütün bu ilişkilerin ince ve köklü bir diplomasi kültürüyle yönetilebilecek olması yönetenlerin kişisel inisiyatiflerinde ben yaptım mı olur iddiasından vazgeçip bu birikimden yararlanmasını zorunlu kılıyor.
Pek çokları için türlü umutlarla gelinen yer beklentileri sıfırlayan sonuçlar oluşturdukça, bu yaşananların zihinsel kodlanmasıyla büyümekte olan çocukların, yeni nesillerin nasıl bir toplumsal aidiyet algısı geliştirecekleri ve insan ilişkilerinin bu yönden nasıl biçimleneceği önemli bir endişe kaynağı oluyor.
Sonucu şimdiden düşündüren bugünün sorunlarını bu vizyonla da değerlendirmek gerekiyor.
Yaşananların toplum kesiminde kimlerce nasıl algılandığı ve bugünün çocuklarının hangi nitelendirmelerin etkisinde kalarak hangi kavramlarla birbirlerinden çok farklı algılara sahip olacakları üzerinde durulacak aciller listesinde önem kazanıyor.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder