30 Ocak 2013 Çarşamba


Sevdiğini Öldürme Kültürü ve Şiddet

 

Toplumumuzda artan şiddete dayalı iletişim, tüm dünyada yaygınlaşan örneklerinden nasıl farklılaşıyor?

İncelenmesi gereken bir konu. Çünkü sevdiği için ölme veya öldürmeyi sevginin ispatı olarak görme yatkınlığından doğan bir değerler sisteminde yaşıyoruz.

Vatan için ölmek, canını vermek, bir kahramanlık ve fedakarlık erdemi sayılınca, o yolda ölmek ve öldürmek de, cezalandırılmayacak biçimde zihinlerde kutsanıyor.

Bazı fanatik dincilerin din savaşı uğruna canlı bomba olarak kendi bedenini imha etme girişimi de, aynı kutsama mantığının çelişkisini yansıtıyor.

Bu alanda “adak kültürü”nün bir bayram havası içinde yerine getirilişinden oluşan kodlanmaların ve algılamayacağı yaşta buna şahit olan veya olmaya zorlanan küçük beyinlerin alt yapısını hazırladığı söylenebilir.

Zira özellikle Kurban bayramında erkek evladının yerine koyun kurban etmenin dini bir vecibe olarak kabul edilmesinden doğan inançtan ziyade bunun yerine getiriliş biçimleri genellikle sevginin öldürülme provasına dönüşebilen kodlamalarla gerçekleşiyor.

Bahçeye bağladığı koyunu eliyle besleyip sevdikten sonra bayram sevinciyle kesilmesine şahit olan ve bu konuda zorlanan çocukların,

sevdiğini öldürebilme konusunda ki duyarlılık(!) kodlanmasını genellikle dert etmeyen bir toplumda yaşıyoruz. Bu konuda gereken pedagojik hassasiyetleri, dini eğitim vermek adına göz ardı edebilen bir kültürde, severek evlendiği karısının anlaşmazlık yaşandığında ayrılsa bile bıçaklayarak ve boğazını keserek öldürmeye kalkan erkeklerin çıkması şaşırtıcı olmalı mı?

Hele kurban etme eylemin sokaklarda, caddelerde son derece vahşi kaçıp kovalamalar ve eziyetlerle normal bir eylem gibi yerine getirilmesini toplumsal kültür olarak algılayarak büyüyen erkek çocuklarının sevdiğini özellikle bıçakla öldürme eğilimi, bu yönden incelenmesi gerekiyor.

Özellikle görsel uyaranların tüm duyguları ister istemez biçimlediği bu çağda, sevdiğini öldürme kültürünün temel etkeni olan bu şartlanmaların, dini hassasiyetler nedeniyle açıkça ve yaygın biçimde ele alınmaması ve görmezlikten gelinmeye devam edilmesi konunun düşündürücü diğer bir yanı.

Üstelik bütün bu oluşumların erkek olma şartı gibi gösterilmesi de duygusal zorlanmanın çapını iyice ortaya koyuyor.

Aynı biçimde sevinince veya canı isteyince başkalarının canını tehlikeye sokacağını düşünmeden havaya silah sıkma gibi düşünce dışı geleneksel erkeklik gösterileri öldürme serbestliğine      dokunulmazlık kazandırıyor.

Bu biçimde oluşan yatkınlık, eğitimsizlik ve işsizlik ve de hızla gelişen iletişim teknolojilerinin yarattığı değerleri anlamayıp dışında kalma olgusuyla birleşiyor. Bu şartlarda kadını kavrama ve anlamlandırma telaşı eklenen çaresiz erkek için ölme ve öldürme onu da kendini de devre dışı bırakacak bir çaresizliğe çözüm olarak devreye giriyor.

İnsan ve toplum ilişkilerini kuşatan küresel şiddet eğilimi insanlığın yegane ortak diline dönüştüren şiddetin temellerini ve nedenlerini çok yönlü incelemek gerekiyor.   

Bu nedenle tüm dünyada yaygınlaşan şiddet eğiliminde kültürel zihin kodlanmaları oluşturan pek çok etkenin yanında bu kodlanmalar oluşumu önleyici tedbirler açısından önemli dikkat noktalarını oluşturuyor.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder