Devlet Terbiyesi.
Zira bir yerde olan bitenin ne
anlama geldiği işin içine bir aktarıcı yani çevirmen girince gerçek varlığından
epey farklılaşarak dışlaşıyor.
Özellikle devletler arası görüşmelerde
söylenenlerin karşı tarafa çevirisi simultane çevirmenin bilgi, tecrübe ve
basiretiyle yumuşatılabilirse de esas sorun, karşıdan gelecek ağır eleştirilerin
bu tarafa çevrilmesiyle oluşabilir.
Çevirmenlerin uluslararası ilişki
aktarımlarında ifadelerin gerçeğine sadık kalmak zorunluluğu olsa da, gerçek
sorumluluk sahibi çevirmenlerin ayrıca ülkelerin selametini kollayacak bir
bilinçle davranmaları önemlidir.
Kızdığına protokol ve
diplomasi sınırlarını kollamayan ifadeler kullanmakta sakınca görmeyen
politikacının karşıdan gelen ağır ifadelere kontrol dışı cevaplar vermesinin sürpriz
olmayacağı belliyse, yeminli çevirmenin ülke ve kendi selametini düşünerek söyleneni
anında usturuplu ifadelere dönüştürmesi başlı başına onur madalyası
gerektirecek bir başarıdır.
Devlet adamlarının ülkeyi
temsil görevi, her istediğini ağzına geldiği gibi söylemesini önleyici bir
görev bilincini de gerektirir.
Bu noktaların inceltilmiş
sonuçları, protokol olarak karşılıklı uyulması gereken kurallarını ifadelendirir.
Devletin belli makamlarına gelen kişiler bu kurallara uymama özgürlüğüne sahip
değillerdir.
Bu nedenle devlet terbiyesi
denilen şey, günlük davranışların dışında ve sonradan kazanılan farklı bir
edinimdir. Bu nedenle “ben istediğimi, istediğim kişiye, istediğim gibi söylerim”
türü kafa tutma anlayışının başarı gibi sunulmasına yol açan politikacıya devlet
adamı demek mümkün olmaz.
Üstlendiği temsil görevini, insanlar
ve uluslararası ilişkilerde asgari nezaket kurallarının sınırları içinde yerine
getiremeyen politikacının içte ve dışta yaygın benimsenmesi mümkün olamaz. O
olsa olsa, davranışları kendi seviyesine uygun kitlelerce benimsenir ki bir
toplum da onlardan ibaret değildir.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder