3 Eylül 2013 Salı


Tüm Sorunlarımızın ÖNÜNE geçen Ortadoğu sorunları

Tüm sorunlarımızın önüne neden Mısır geçiriliyor derken Suriye hepsinin önüne geçiverdi. Mısır'da olan bitenlere insani olmaktan öte, demokrasiden yana mı Müslümanlıktan yana mı olduğu tam anlaşılmayan tepkiler vererek ulaştığımız yere, “değerli yalnızlık” demeye başlayanlar artık dikkatlerini Suriye'ye çevirdiler. Mısır artık sorunumuz değil.

Mısırda ayaklananlar sadece Mursi yanlıları mı, onların derdi gerçekten darbe karşıtlığı ve demokrasi mi, soruları bir yana, mobil radikal İslamcıların bu olguların gidişatında nasıl konuşlanacağı endişesi olaya daha farklı bakmayı gerektirmez miydi?

Neden doğulu veya batılı ve de Müslüman ülkeler bu olaylara bizim gibi yaklaşmıyor? Tek vicdanlı ve kahraman biz miyiz?

Toplumun bütününde tatmin edici bir karşılığını bulmayan bu soruların kıvrak ve kavrayıcı bir dış politikayla ele alınıp alınmadığı yargısı ve de iç politikada dikkat dağıtıcı olarak kullanıldığı hissi pekişirken kimyasal silah kullanımıyla Mısırın yerini Suriye aldı. 

Mısırda olan bitenler için darbecilere yönelik karşı koymalarda batılılarla aynı mesafede duran diğer ‘Müslüman’ ülkelerden daha çok ‘Batı’ ve batılı kurumlar karalanmaya çalışılmakla kalmayıp, demokrasi de sorguya çekiliyor gibi bir yerlere sürüklenildi.

Tabii ki katledilen insanlar, insanlık ve de ortak coğrafya gerçeği  görmezden gelinemez: Ama konu edildiği kadar önleyici somut çabalar yerine demokrasiyi sorgulamaya ve batıya meydan okumaya dönüşen ifadeler düşündürtücüydü.

Biz batı için mi, demokratız, yoksa demokrasiyi benimsediğimiz için mi?  

Olaya dışarıdan bakarak sorunu gerçekten çözücü bir yaklaşım, çatışan taraflarla sözü dinlenebilir bir konumda olmayı gerektirirken  özellikle batılılarla kültürel zihniyet farkına bağlı demokrasi algısını anlatma da aracı olmaktan geçemez miydi?

Çünkü “demokrasi” den Doğu ve Batı'nın aynı şeyi anlamadıkları ortadayken, aynı şeyi anlıyormuş gibi demokrasiyi sorgulama da, demokrasiyi keyfi bir seçim anlamına gelecek bu tavrın sorunu nasıl çözeceği de tartışmalı. Çünkü ortak amaç ve hedef bu sorunun nasıl çözüleceği değil, demokrasi içinde nasıl çözümlenebileceği.

Ülkemizin çözüm bekleyen pek çok sorunu, Mısır’a şimdi de Suriye'ye kilitlendirilmiş dikkatleri üstüne toplayamıyor. İktidarın önemsedikleri dışında haber yapma özgürlüğü yokmuşcasına ülke sorunlarına alt sıralara iten ortalama medya tutumlarına kabahat bulmak çözüm için yeterli mi? Bu konunun sorumluluk alanlarındakiler hakkında değerlendirmelerimizi gözden geçirmek gerekmiyor mu?

Mesela eğitim alanında her yıl tekrarlanan yanlışlarla rekora koşan hatalı ortak sınav sistemleri gibi nice uygulamalarda daha kaç nesil harcanacak?

Bu gibi temel konular, toplumsal bilinç alanımızda nasıl öne geçecek?

Köklü eğitim sorunlarına çağdaş uyarlama kılıfıyla uygulanan reform(!) denemeleri, bozuklukları düzeltme aceleciliğiyle çaresizliğinin birbirine karıştığı bu resmi kalkışmaların bekledikleri oya dönüşmeyeceğini ilgililerin anlaması gerek.
Temel sorunumuz, daha kaç nesil ve beraberinde toplumun geleceği, yanlışlar zinciri oluşturan böyle denemelerin kurbanı olacağı. Dış politika  sorunları bütün sorunlarımızın önüne geçmesine ne kadar izin vermeliyiz?
Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder