24 Kasım 2011 Perşembe

ÖLÜMDEN KAÇARKEN MEZARLIĞA SIĞINANLAR


TV haberlerinde deprem bölgesindeki bir mezarlığa çadır kuran depremzedelerle konuşan muhabirin, yerleşmek için neden burayı seçtiniz sorusuna;
“Hasarlı evimize giremiyoruz ama hırsız girer diye korkuyoruz, en yakın burası olduğu için yerleştik” diye cevaplıyordu erkekler.
“Başka yer yok muydu, burası düzlük diye mi tercih ettiniz? diye muhabir kurcalayınca:
“Burası bize uygun, mezar sorumlusu da Allah razı olsun bize izin verince yerleştik” diyorlardı.
Bu arada basan karanlıkla daha ürkütücü olan bu alanda evde sohbet edercesine yan yana oturan kadınlardan birine muhabir:
“Burada yaşamaktan korkmuyor musunuz? diye sorduğunda,
“Hayır, çünkü mezarlarda yatanlar hep yakınlarımız” diye cevaplaması, durumu nasıl normalleştirdiklerini gösteriyordu.
Başka bir kadın uzun süre suskun baktıktan sonra:
“Aslında korkuyoruz ama yapacak bir şey yok” derken, muhabir mikrofonu küçük bir kız çocuğuna çevirip korkup korkmadığını sorduğunda: çocuk,
“Korkuyoruz annem korkma diyor, babam da korkma diyor sonra geceleri köpekler de havlıyor ama babam nöbet tutup bizi koruduğu için korkmuyoruz” diyordu.
Çocuğun güvenlik duygusu belli ki en çok bu söz ve tavırlarla sağlanıyordu.
Soru sırası kendine gelen mezarlık sorumlusu da, verdiği izni iyilik yapmanın memnunluğuyla sanki kendi evini açmış gibi anlatıyordu.
Gerekli olanların yapıldığı söylenmesine karşın organizasyon eksikliğiyle zorluklar içinde kalan bu yurttaşların çaresizlikten tetiklenen yaratıcılıklarıyla adeta film setine dönen gerçek yaşamlarını da haberlerden biri olarak izledik.
Önemli olan devlet yetkililerinin bizim acı ve çaresizlik empatisiyle kişisel yardımların yetmediğini görükten sonra diğer habere geçtiğimiz gibi davranmayıp bu felaketi acil dikkat gündeminden çıkarmaması.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder