15 Haziran 2011 Çarşamba

"FUZULİ VEKALET" DİYENLER HAKLI MI ÇIKTI?

Ali Rıza Kardüz, diğer adıyla Güngör Uras’ın Ayşe teyze örneklemeli anlatımları toplumsal konuları pek çok kişinin algılamasını sağlayıcı nitelikte sevimli yazılardır.
14 Haziran Milliyet Gazetesinde Ayşe Teyze'nin AKP ye oy verdiğini işaretleyen ilginç yazısı çok önemli bir noktaya değinmiş.
Seçim öncesi gezdiği yerlerde kendi ekonomik ve sosyal problemlerini mutlaka yazmasını isteyen okurların şikayetlerini hep aktardığını ama bu istekleri ile eylemleri bir olmamalı ki bu seçim sonucu böyle çıktı diyor.
Bu konuda yetmişli yıllardan bir anekdot aktararak bu çelişkili davranışın bir başka yanını dile getiriyor.
1971 de işçi ve ezilenlerin hakları için mücadeleleri nedeniyle kapatıldıkları hapishanede Uğur Mumcu ile Uğur Alacakaptan arasında geçiyor bu konuşma.
Ellerine geçen bir gazetede, o zamanın İşci Sendikası mensuplarının Galata Kulesinde yaptıkları bir toplantıda dansöz de oynattıklarını gösteren fotoğrafını görüyorlar.
Uğur Mumcu, biz işçi sınıfı savaşımı için onlara vekaleten hapiste tutulurken işçi temsilcileri, Galata Kulesinde dansöz oynatıyorlar. Bu işte bir yanlışlıkolmalı diyor.
Uğur Alacakaptan da hukukcu bilgeliği ile ona bizim yaptığımıza "fuzuli vekalet" denir diye cevap veriyor.
Ali Riza Kardüz de, bize de şikayet bildiren yurttaşların vekaletini dile getirerek yazıyoruz ve iktidar bize kızıyor, oysa yurttaşların yarısı şikayet ettikleri yönetim ve partiye oy veriyor diyerek gazeteci olarak bu tutumu da fuzuli bir vekalet olarak tanımlıyor.
Gerçekten de Nasrettin Hocanın Timurlenk'e fil şikayetine giderken arkasında kimse kalmamasını anlatan fıkradaki gibi, şikayet edenlerin tam sırası geldiğinde ortadan kaybolmaları veya caymalarına dayalı bir toplumsal davranş kodlanmasından söz etmek gerekiyor..
Ayrıca demokratik hakkını kullanmak adına fikir belirtenlere, kimi sokak eylemlerinde görüldüğü türden taşkınlık önleme gerekçesi ile gaz sıkılabilmesi, karşı duruş davranışının güç kullanılarak halledilebilecek bir olgu olarak değerlendirilmesi de, aynı vazgeçme ve vazgeçirme davranış mantığına dayanıyor.
Zaten devletimizin uluslar arası davranış karşılaştırmalarında örneklenen davranış karakteristiğinin genel  olarak “ne yapacağı belli olmaz” biçiminde nitelendirilmesi de, söylemle eylemin tutmaması  türünden dışlaşan davranış gerçeğimizi başka bir yönden yansıtıyor.
Aslında bu nitelik, aynı zamanada ortak eylem için ortak akıl üretemeyen davranış kodlarımızı da kapsayan bir nitelik olarak okunabilir.
Sonuç olarak sosyolojik analizleri çeşitli boyutlarda dışlaşsa da bu durum bazı sonuçları tayin edici olarak dikkate alınması gereken bir nokta.
Bazı oluşumları çok önemli olan bu veriyi hesaba katarak düşünmemiz gerekiyor.
Sevgi Özkan




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder