20 Haziran 2011 Pazartesi

DOĞRULAR, SADECE İYİ NİYETLE OLUŞMAZ.

Ortalama aklın oluşturduğu ortak mantık, doğru kabul edilenler üzerinden sorular ve çözümler üretmeye kalkınca doğruya ne kadar ulaşıldığının tartışılması gerekir.

Tıpkı, demokrasi adına yapıldığı veya yapılacağı söylenen pek çok girişimin gerçek ölçülerin dışında anlamlarla sunulmasıyla, yapılanlar ve yapılacakların demokrasiyi ne kadar yaşatacağının da düşünülmesi gerektiği gibi.

Siyaset Bilimci Prof. Ersin Kalaycıoğlu ile Mine Şenocaklı'nın Vatan Gazetesinde yaptığı söyleşiden alıntılanan aşağıdaki ifadeler, doğru ile yanlış arasındaki farkın göz ardı edilmesinden çıkarılan sonuçları ortaya koyuyor.

Demokrasi ile koalisyon ve istikrar ile faşizm arasındaki doğru bağlantıyı inceleyenlerin analizleri dikkate alınmadığı için, demokrasi adına koalisyonları reddedenlerin  demek istediklerindeki gerçek dışılık da, genel olarak anlaşılmıyor.

Söyleşide Prof. Kalaycıoğlu’nun üstünde durduğu noktalar, bu ve benzeri konulardaki kafa karışıklıklarının giderilmesi ve gerçeklere uygun değerlendirme yapılması için çok önemli

İyi niyetli olma, doğruların gerçekleşmesi için yeterli olmayacağına göre bilmeyenlerin bilenlerin söylediklerine kulak vermeleri gerekir.

 

Sevgi Özkan

 

“BAŞBAKAN’IN KOALİSYON DÜŞMANLIĞI DÜŞÜNDÜRÜCÜ

Halkın çok hassas olduğu bir konuda, “Galataport ve Haydarpaşa bitecek” diyor...

Üstelik bu yerel yönetimin konusu... Ankara mı takip edecek bu konuları artık? İstanbul’daki Haydarpaşa’nın nasıl olacağı Ankara’dan mı tayin edilecek? Onu yapacaksanız, o zaman kamu yönetimlerine yetki devredeceğiz açıklamasının da bir anlamı yok. Hem yerel yönetimler reformu yapacaksınız hem kamu reformuyla yerel yönetimlere daha fazla yetki vereceğinizi söyleyeceksiniz hem de aynı cümlenin devamı olarak İstanbul’a şunu, Ankara’ya bunu, İzmir’e bunu yapacağız diyeceksiniz. Olmaz, bu konular yerel yönetimlerin işi, Ankara’nın işi değil... Sonuç itibariyle İstanbul’un üçüncü bir havaalanına ihtiyacı olup olmadığına Artvin’deki adam mı karar verecek? O mu oy verecek? Üstelik İstanbul’a kurulacak üçüncü havaalanı ormanın içine yapılacak. Orman yok olacak. Ben ormana mı gitmek istiyorum, havaalanına mı? İkincisi; bizim üniversitemizden görünüyor Sabiha Gökçen Havaalanı. Uçak inmiyor oraya, doğru düzgün çalışmıyor. O havaalanı çalışmazken üçüncü havaalanına niye ihtiyaç var? Bize birisi bunu anlatacak! Bizim bunları İstanbul olarak tartışmamız lazım. Yoksa bunları Ankara’yla tartışmamız İstanbul’un yönetiminde merkezciliğin, devletin ağırlığının artması anlamına geliyor. Aynı şekilde Ankara’nın ve İzmir’in yönetimlerinde de... Öyleyse büyükşehirlerin seçilmiş belediye başkanları niye var?

Başbakan’ın “Koalisyonlarda kazanımlar heba edilir, Siyasi Partiler ve Seçim Yasası buna göre yenilenecek” açıklamasının da problemli olduğunu söylediniz...

Evet. İkinci problemimiz de koalisyon düşmanlığı. Bunu çok sık sorguluyorum, çünkü bu Türkiye’de anlaşılmış bir şey değildir. Koalisyon hükümeti sadece demokrasilerde vardır. Koalisyon istemiyorsanız, demokrasi isteyip istemediğiniz şüphelidir. Burada tartışma yoktur. Türkiye’nin geçmiş koalisyon performansları yanlış değerlendiriliyor. Ya samimi olarak yanlış değerlendiriliyor ya da öyle değerlendirmek tercih ediliyor. 1973’te kurulan MSP-CHP koalisyon hükümeti müthiş bir petrol darbesi yaşamıştır. Onlar üretmedi darbeyi. OPET bir anda petrol fiyatlarını dörde katladı. Türkiye’nin dış ticaret açığı fırladı, gitti. Oysa 1973’de Türkiye’nin ödemeler bilançosu fazlası vardı. Elimizde birikmiş döviz vardı. Onu sildi süpürdü 25-30 günde. Şimdi o gün koalisyon hükümeti olmasaydı da Adalet Partisi tek başına iktidar olsaydı ya da CHP ya da MSP tek başına olsa ne yapabilecekti? Başka bir yola mı girecekti? Hemen arkasından Kıbrıs Savaşı patladı. Bu savaşı biz mi ilan ettik? Hükümet kucağında buldu. Sonuçta koalisyon hükümeti başarıyla da altından kalkmıştır bu savaşın. Sonuçları itibariyle değil ama savaş olarak... Ve şunu unutmamak gerekir, bugün övünülen ekonomik performansın kurucusu, mimarı, fikir babası da Kemal Derviş’tir, AKP değil! Onlar Derviş’in politikalarını iyi uygulamışlardır bunun için müteşekkir olmalıyız. Ancak kurucusu, Türkiye’yi 2001’de yediği büyük mali darbeden çıkaran DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümetidir. Dolayısıyla koalisyonlar bu işi beceremiyorlar argümanı yanlış bir argümandır. Mantık olarak yanlış vardır burada. Bu, nedensellik bağlantısını karıştırmaktır. Bunu yapan öğrenciyi biz sınıfta bırakıyoruz açık söyleyeyim. Tamam, koalisyon olmasın ama Başbakan insanları korkutuyor. “Koalisyon olursa iktisadi felaket gelir” diyor. Böyle bir teori yok. Böyle bir genel bulgumuz da yok. Yıllardır Türk siyasal hayatı üzerine çalışıyoruz, biliyoruz...

 

AKP, DEMOKRATİKLEŞMEYİ SİVİL ASKER İLİŞKİSİNE İNDİRGEDİ

Ama halkın genel inanışı koalisyonlar hep kötüdür şeklinde...

Çünkü halk genellikle bu konuda ilişkinin içeriğini inceleme noktasında değil, o yetenekte değil. Halkın filozof olmasını da beklemiyoruz zaten. Ama halka “Koalisyonlar Türkiye’de yürümüyor” mesajını verdiğiniz zaman bu demokrasi yürümüyor demekle çok yakın bir şeydir. Oysa bakın, bugün koalisyon olmasın diye kurulmuş bir yöntem olan çoğunlukçu demokrasi yönteminin beşiği olan İngiltere koalisyonla yönetiliyor. İcap ederse yönetilirsiniz. Dolayısıyla koalisyonu bir araç olarak kullanmamak gerekir. Ama bence Başbakan’ın bunu kullanmasının nedeni, tek başına ağırlıklı çoğunlukla AKP’nin iktidara gelmesi ve istediği gibi bir anayasa yapmasıdır. Bu anayasa da demokratik içerikte olmayacaktır. Benim derdim bu.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder