1 Mart 2015 Pazar

ŞİDDET ALIN YAZISI MI?
Son yıllarda en önemli sorun, günden güne artan ve o oranda normal hale gelen ŞİDDET refleksi.
Şiddet şiddeti doğurduğu için toplumdaki etkisi katlanarak toplumsal travma haline geliyor. 
Şiddetin normalize olduğu, toplumsal reaksiyonların çok yönlü etkenlere dayandığı gerçeği, onun yarattığı hasarları daha iyi analiz etmeyi gerektiriyor.
Çağın ortak dili de olan şiddetin gitgide kaçınılmaz bir iletişim biçimi haline gelmesinin nedenleri toplumlara göre farklılaşsa da iyi algılanmalı. 
Ülkemizde de pek çok etkenin yanında en çok yönetimin başında devamlı bağırıp çağıran, ona buna çatan etkili rol modellerinin olması önemli. Buna insanların kendilerini denetlememe olgusu, eklenerek duygusal tepki mirasıyla birleşip özel bir saldırganlık biçimini meşrulaştırıyor. 
Geçen gün bir tv ekranında değerlendirme yapan Psikolog Emre Konuk, pek çok etken yanında eskiye göre şimdi artan şiddet eğilimini, insanların öfkelerini kontrol etme gereğini artık eskisi gibi duymamaları olarak açıkladı. 
Gerçekten de bu tutumda en önemli etkenin toplumsal rol modellerinin böyle davranmayı meşrulaştıran tutumlar olduğu tartışılmaz.
İnsanlar arasında olumlu olumsuz tepkilerin aşırı duygusal ifadelerle ortaya konduğu duygusal tepkilerin egemen olduğu toplumlarda, tüm bireyleri etki alanına sokan bu olgu,"erkek dediğin böyle yapar" kavramı kapsamında algılanan höt-zöt kültürünün giderek içselleştirilmesine yol açıyor. 
Kadınıyla erkeğiyle, bağırmadan konuşmayan, dövüşmeden tartışmayan, bir iletişimin yaygın olarak benimsendiği için şiddet de normal olarak algılanmaya başlıyor. 
Aynı şeyi söylerken bile birbirlerini duymayıp kavga edenlerin  çoğaldığı bir toplumda, şiddetsiz iletişim ve nezaketin neredeyse suç veya enayilik gibi algılanmaya başlamasının anlaşmayı da asla mümkün kılmıyor. Her şeyden önce bu gerçeğin bilincine varmak gerekiyor.
Bu gerçeğin farkına vardıktan sonra da şiddetsiz iletişimi sağlayacak şartları yaratmaya çalışmalı. Sabah akşam insanları geren yüksek sesli hırçın demeçleri sessize almak ve konuşma bitince geri dönmek belki de yapılacak en kestirme korunma olacaktır. Olan biteni izlemek gereğini bağırıp çağırmaları duymadan, söylenenlerin aslında ne anlama geldiğini yazılı metinden takip etmek, bu söylemlerin yarattığı yıpranmayı önlemek açısından değerli. Ayrıca söylenenlerin gerçekten değerli olup olmadığını iyice kavramak açısından da yararlı olabilir.
Özellikle gençlerin ve çocukların bu davranışların etkisinden korunması, yeni nesillerin insani gelişmişlik kalitesi açısından acilen gerekli. 
Şiddet, alın yazısı değil olsa olsa benimsenmiş bir refleks oluyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder