2 Mayıs 2014 Cuma

TOPLUMSAL ALGILAR NASIL YÖNLENDİRİLİYOR.

Siber suçlar diye bir kavramın ayrımında olmak gerçekleri algılamak için çok önemli. Zira tüm sosyal bilimlerin ölçümlerini etkileyen düzmece kamuoyu inşası girişimleri toplumların geleceğini etkiliyor.

Burada toplumun ortalama akıl yaşı ve algılama alt yapısının niteliği ,yine toplumsal biçimlemelerin doğal yönlendiricileri olan aydınların düşünsel niteliği çok önemli.  

Mesela ülkemizde bir düzenleme olduğu artık resmi ifadelerle itiraf edilir hale gelen Balyoz ve Ergenekon davalarında başından beri görülen ve küçük bir gerçeği atladıkları için büyük bir yanılgıyı paylaşanların algılamadıkları şey, yapıldığı söylenilenle yapılmakta olanın aynı olmaması ihtimaline dayanıyordu. Tıpkı hilekar satıcının vitrine koyduğu beğenilen malın içeridekiyle alakası olmaması gibi. Bunu fark etmeden satın alanların yanında fark edenlere de çeşitli gerekçelerle aynı mal olduğuna inandırma sahtekarlığı gibi. Genellikle başarılı satıcı hanesine yazılan bu ticari aldatmacada yararlanılan algı çarpıklığının işin özünü unutturduğu gibi toplumun ortalama aklına da aynı metod uygulandığı belliydi.

Bu yanılgının genel kabulünde gösterileni gerçek kabul edip yapılanlara kafalarındaki kitabi şablonlar üzerinden değer biçip vize veren bazı aydınlar ki artık birer birer nedamet getirseler de aslında büyük sorumluluk taşımaktaydılar. Çoğu kez ortalama algının seviyesine göre düzenlenen senaryoları gerçeklerden kopuk bilimsel değerlendirmelerle ve de demokrasi adına savunup durdular. Oysa olay geçmişte yapılan ve büyük acılar yaşanan toplu değişim baskılarının faili olarak görülenlere o suçların yarattığı yıkımlara dayalı intikam duygusu üzerinden gerçekleştirilen baskıları mazur gösterme gibi gayet basit bir kurguyla gerçekleşiyordu. Bu konuda mantığa aykırı işlemlerde ortaya çıkanları usul hatası parantezinde hafifseyenler, işin usul hatası değil cüretkar bir kalkışma olduğunu yavaş yavaş algılamaya başlasalar da, genel kanının yerleştirilmesine nasıl yardımcı olduklarını bir türlü aymadılar.

Bu aymazlık, sonunda ortak aklın ve vicdanın dışa vurduğu Cumhuriyet mitingleri, kutlanması engellenen milli bayram ve cenaze katılımları, Gezi kalkışması gibi geniş katılımlı toplumsal karşı duruşlarla anlaşılmaya başlanınca işin rengi değişti. Aldatıcı yorumların dünyası yerini gerçeklerin dünyasına bırakırken demokratik hakları engellemek için habire görüneni tersine yorumlayarak beyin yıkama işlevi gören iletişim alanlarına rağmen neyin ne olduğu ortaya çıkmaya başladı. Yüzdürdüklerini sanırken batmaya başladığını gördükleri gemiyi ilk terk edenler de, bu yapılanların doğruluğunu inatla savunanların nasıl yanlış olduğunu kavrayanlar oldu. Yönetim alanında da gerçeğin doğrusu algılandıkça birikmeye başlayan suçluluk hükmü üstlerine kalmasın diye birbirini karalama çabası hayati bir hesaplaşmaya döndü. Herkes kendi suçluluk payını yanındakinin üstüne yıkarak meydan değiştirmeye başladı. Bu arada medya üzerinden yürütülen ses kısma girişimleri ve bunu yine medya üzerinden demokrasi diye savunan düzenlenmiş medya mensupları geriye kalan üzerinden yer kapma yarışını ne olur ne olmaza yatırımlarıyla sürdürmeye devam ediyorlar. Gelinen yer de yine çok basit bir noktada algı yanılması olarak yönetenlerin kendi çıkarlarından öteye demokrasiyi sürdürecek bir niyet ve birikime sahip oldukları sanılgısı.

Not: “Sanılgı” sözü de benim anmak ile yanılmanın birleşimini ifadesi için oluşturduğum bir söz olarak bu durumu çok iyi anlatıyor.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder