6 Şubat 2014 Perşembe


Yüz yüze değil, kaset kasete söylenenler savaşı.

Çoğunlukla yüze söylenenleri duyup dinlememe kültürüyle oluşan anlama ve anlamlandırma açığı, gizli dinlemeyle telafi ediliyor sanki.

Konunun ciddiyetiyle ters olsa da durum, önemli bir iletişim gerçeğimizi işaretliyor.

Kim kimi dinlerse değil, kim erken davranır patlatırsa savaşına dönen ve özellikle yönetimi legal ve illegal üstlenenlerin çıkar savaşına dönüşen ataklarla gerçekleşen vuruşmanın yaşamlarımızı neden işgal ettiğini nasıl açıklamalıyız?

Doğruların doğrusunu öğrenme çabasıyla bu savaşları izlemeye razı olmamız, geleceğimizin

ne olacağı kaygısından öte, demokratik bir ülkede yaşadığımızı sanarak haber alma özgürlük hakkımızı kullanmak isteği ve kendimizi güvende hissetme isteğimizden.

Son yıllarda ardı ardına patlayan uluslar arası dinleme skandallarına bakıp ülkemizin çağdaşlaştığını düşünemeyiz zira dünya devletleri her ne kadar etkin dinleme politikaları üzerinden birbirlerini anlamaya ve yönlendirmeye çalışıyorlarsa da, hiç bir ülkede bizdeki gibi güç birliğiyle ülkeyi yönetenlerin muhalefet yerine birbirleriyle böyle açık savaşma örneğine rastlanmıyor.

Muhalefeti dinlemek yerine iktidarın kendi kendini dinlemeye ilerlemesinde ileri demokrasinin rolü tartışılmaz. Böylece kelimenin tam anlamıyla ileri gidilmiş oluyor.

Legal muhalefetin yapıp ettiklerinin korkutulmuş medya üzerinden kamu dikkatine gereğince sunulmamasının önemi de kalmamış gibi. Muhalefeti bile muhalefete bırakmadan kendi içindeki güçlerle yaparak, kendileriyle savaşanların, ayrıca bir muhalefete ihtiyacı olmadığından, legal muhalefetin yapacağı da olsa olsa iktidardan rol çalmak olacaktır.

Oysa iktidar sahneyi, bunca yolu beraber yürüdükleriyle bile paylaşmak istemiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder