Yüz yüze değil, kaset kasete söylenenler savaşı.
Çoğunlukla yüze söylenenleri duyup dinlememe kültürüyle
oluşan anlama ve anlamlandırma açığı, gizli dinlemeyle telafi ediliyor sanki.
Konunun ciddiyetiyle ters olsa da durum, önemli bir iletişim
gerçeğimizi işaretliyor.
Kim kimi dinlerse değil, kim erken davranır patlatırsa savaşına
dönen ve özellikle yönetimi legal ve illegal üstlenenlerin çıkar savaşına
dönüşen ataklarla gerçekleşen vuruşmanın yaşamlarımızı neden işgal ettiğini
nasıl açıklamalıyız?
Doğruların doğrusunu öğrenme çabasıyla bu savaşları izlemeye
razı olmamız, geleceğimizin
ne olacağı kaygısından öte, demokratik bir ülkede
yaşadığımızı sanarak haber alma özgürlük hakkımızı kullanmak isteği ve
kendimizi güvende hissetme isteğimizden.
Son yıllarda ardı ardına patlayan uluslar arası dinleme
skandallarına bakıp ülkemizin çağdaşlaştığını düşünemeyiz zira dünya devletleri
her ne kadar etkin dinleme politikaları üzerinden birbirlerini anlamaya ve
yönlendirmeye çalışıyorlarsa da, hiç bir ülkede bizdeki gibi güç birliğiyle ülkeyi
yönetenlerin muhalefet yerine birbirleriyle böyle açık savaşma örneğine
rastlanmıyor.
Muhalefeti dinlemek yerine iktidarın kendi kendini dinlemeye
ilerlemesinde ileri demokrasinin rolü tartışılmaz. Böylece kelimenin tam
anlamıyla ileri gidilmiş oluyor.
Legal muhalefetin yapıp ettiklerinin korkutulmuş medya
üzerinden kamu dikkatine gereğince sunulmamasının önemi de kalmamış gibi. Muhalefeti
bile muhalefete bırakmadan kendi içindeki güçlerle yaparak, kendileriyle savaşanların,
ayrıca bir muhalefete ihtiyacı olmadığından, legal muhalefetin yapacağı da olsa
olsa iktidardan rol çalmak olacaktır.
Oysa iktidar sahneyi, bunca yolu beraber yürüdükleriyle bile
paylaşmak istemiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder