20 Mayıs 2012 Pazar

CAHİLİN DİLİNİ ANLAMAK AYDINA DÜŞER.





Bilen ile bilmeyen arasındaki fark, bileni aydın bilmeyeni cahil yapar.

Cahil nitelemesi için bilmemek ölçüyken, aydın nitelemesinde sadece bilmek yeterli değildir.

Bilgi ve düşünce gelişmişliğindeki farklılığı yansıtan “aydın” kelimesi, saygı uyandırdığı kadar kimilerince itici de bulunan bir yapılanmayı ifade ederken, ötekine yukardan bakıyor gibi algılanması ve kolay ulaşılmazlığıyla insanların eşitlik algısını da olumsuz etkiler.

Aydının  toplumsal işlevinin sadece bilgi aktaran gibi algılanması, karşısındakiyle arasındaki mesafeyi arttırdığından aktarılanın anlaşılmasını da zorlaştırır.

Bu açıdan gerçek aydın, aktardıklarının anlaşılmasına aracı olabilendir. Zira aracılık, bilgi ve fikirlerin  bilmeyenlere aktarılma yoluyla aydınlatılmasını sağlamaktır.

Davranış veya zihinsel çıkarımların dayandığı farklı bilgiler ve ondan oluşan dünya görüşlerinin diğerine doğru algılatılması çevirmenlik sayılabileceğinden, bireysel ve toplumsal kültür farklılıklarından oluşan değişik algılamaların birbirine doğru aktarılması da "kültür" çevirmenliği olarak nitelendirilebilir.

Günümüzde sanal iletişim dahil tüm sosyalleşmelerin bilgi ve

tartışmayı gerçek anlamda sokağa taşıması, yalan yanlış da olsa bilgiye erişme kolaylığı sağlayan teknolojilerin hızlı gelişimi her konuda bilgi sahibi olma hevesinin gerçekleştirirken günümüz üniversitelerinin akademik çalışma dinamizmini bile yönlendiren sokağın problemleri, toplum ve birey iletişiminde kültür çevirmenliğini de gündeme sokuyor. Artık insanlar eskiye göre daha çok iletişip, tartışıp, çoğu kez de birbirlerini anlamadıkları için  tartaklaşıyorlar. Özellikle aydınlar, herkes söylenenleri anlamak zorunda ve anlıyormuş gibi tartışmayı sürdürmek ve anlaşılmayı beklemekteler.

Aynı dilli kullanmalarının bile birbirlerini anlamaya yetmediği görülen aydınların, “cahil”in kendilerini anlamamasındaki esas sorunun ne olduğu üzerine kafa yormaları ve bu kapalı devre dil iletişiminden vazgeçmeleri daha doğru olur.

Her şeyden önce kendilerinin. karşılarında duran cahilin dilinin cahili olduklarını anlamaları gerekir.

"Cahille konuşma yenilirsin” ifadesi, durum analizinden öte, "cahille,

cahilin anladığı dilde konuşmalısın, bildiklerini onun diline çevirme

zahmeti göstermelisin" uyarısı olarak da yorumlanabilen bir deyiş olarak bilenle bilmeyen arasındaki iletişimi işaretler. Bu durumun geçilmez ormanlarda güçlükle ilerlemeye benzediğinden, aydının aktarımlarını karşısındakinin anlayacağı hale çevirmesi anlaşma zemininin oluşmasını sağlar.

Günümüzde farklı paradigmaların bakışıyla ortak değerlendirmeler üzerinden dışlaşan farklı  kavramlarda aydına düşen tartışmalara bu doğrultuda yanaşmaktır.

Bilişim çağında hızla bozulan normların aynı hızla yenilenmemesinin yol açtığı “değersizleşme” ortamında, özellikle medya üzerinden kamuoyu belirleyici tartışmalarda aydınların bu çevirmenlik işlevini iyi kavramaları gerekiyor.

Atatürk ve Cumhuriyet üzerine çoğunlukla bilgisel kodlanma farkı ve eksikliğinden doğan tartışmalarda herkes kendi birikimi doğrultusunda taraf olduğundan, bilmeyenin dilini anlama çabası yani kültür çevirmenliği aydın olana düşmektedir. Bu da gerçek aydınlarca kuru bir taraftarlıktan daha zor olsa da önemli bir sosyal sorumluluk olarak anlamlandırılmalıdır.



Sevgi Özkan

Sosyolog

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder