5 Mayıs 2012 Cumartesi

BAĞIRIP AZARLAMAK ÖNEMLİ BİR ŞİDDET ETKİLEŞİMİ YARATIR.





Gazete aşağıdaki haberi “Türkiye’nin Utanç Haritası” diye vermiş.(Cumhuriyet 5.05.2012)



Kolluk kuvvetlerine yapılan başvurulara göre, en çok aile içi şiddetin yaşandığı il Bilecik

oldu. Bilecik’i Elazığ, Isparta, Karaman, Kayseri, Denizli, Bartın izliyor. Türkiye’de, 13 milyon 624 bin nüfusuyla en çok insanın yaşadığı İstanbul, aile içi şiddette 10 bin 207 rakamıyla 65. sırada, 4 bin 938 olayla Ankara 46, 5 bin 907 olayla İzmir 17. sırada yer aldı. Geçen yıl, 2008’e göre aile içi şiddet olayı 5 kat artışla en çok Trabzon ve Ağrı’da arttı. Trabzon’da 87’den 439’a, Ağrı’da ise 70’den 339’a yükseldi. Erzurum, İzmir, Kastamonu, Kırşehir, Van ve Batman’daki aile içi şiddet olayı ise düştü. En yüksek düşüş Batman’da yaşandı. Bu ilde 2008’de 163 şiddet olayı gerçekleşirken, geçen yıl bu rakam 51’e indi.



Her gün her alandan zihinlerimize kodlanan şiddet olgularıyla yaşıyoruz.

Tüm dünyada artış gösteren şiddet olaylarının ülkemizde kadın, çocuk ve aile içi boyutta gerçekleşen örneklerine neredeyse alışmışken son zamanlarda doktor ve öğretmenlerin de şiddete maruz kalmaları iletişimde vardığımız yeri yansıtıyor.

Bu şiddet kültürünün etkileşimiyle büyüyen çocukların nasıl bir iletişim biçimini benimseyecekleri gittikçe önem kazanıyor.

İstanbul’dan Ankara’ya Büyük Millet Meclisini gezmeye götürülen ilkokul çağı çocuklarının meclisle ilgili bildirimleri bu konuda işaret gibi. 

“Burayı beğendik bugün sessiz. Televizyonda gördüğümüz gibi değilmiş.” diyerek izlenim bildiriyorlardı.



Okul ve toplumda Barış kavramını işleyen bir sivil toplum projesinde yer alan bir oğlanın “Hep barış demek aslında çok sıkıcı. Okulda biz itişip kakışmayı istiyoruz kavga çok heyecanlı oluyor” demesi de şiddet etkileşim alanında kalan çocukların, düşünce ve duygusal olarak şiddete ne kadar yatkın yetiştiklerini ve onlara şiddet karşıtlığını bir değer olarak benimsetmenin pek de kolay olmayacağını gösteriyor.



Bilgisayar oyunları, aile içi ve okulda insan ilişkilerindeki şiddete dayalı iletişim biçimleri. devlet yöneticilerinin azarlama bağırıp çağırma türü davranış biçimleri, demokratik hakkını kullanmaya kalkan protestocu üniversite gençliğinin güvenlik güçlerince yerlerde sürüklenip haşare ilaçlar gibi gazlanmaları çocukları etkiliyor. Medyadan yansıyan kavga dövüş ve öldürmeye varan şiddet haberlerinin yarattığı gerilim ve heyecandan öte bu çocuklarda şiddetsiz iletişim gibi bir algının oluşması mümkün olabilir mi?



Yansıtılan bu olayların nedenlerini araştırıp saptamak yerine sadece medyanın sunum biçimine takılarak onu önlenmeye çalışılmak sorunun nerede olduğunun algılanmadığını gösteriyor.



Toplumumuzun ortalama akıl yaşı da, dokuz-on yaşa denk düşen bir çocuk toplum olarak baş edemediği konular ve hak arayışında kendi gücüne sarılan çoğu yetişkinin şiddet algısında, bu etkileşimlerin yanı sıra gelişmiş insan sermayemizin genel nüfusa oranla azlığı da etkili oluyor.

Burada özellikle çocuklara örnek diye sunulduğu için onlar üzerinde daha kalıcı etki yapan devlet adamlarının davranışlarında oto kontrol gelişimine sahip olmaları ve bu kontrol  zorunluluğunu hissetmeleri, şiddetsiz iletişim aşamalarını kapsayan iletişim kültürünün gelişmesinde etkili olacaktır.

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder