21 Nisan 2014 Pazartesi


ÇOCUKLARIN ÖNLENEMEZ ETKİLEŞİMLERİ,

Çocuklar içine doğdukları aile ve toplumun doğal etkileşim alanında büyürler.

Aile ve semt gibi doğal çevrelerinde gözlemledikleri davranış biçimlerin ve değerlerin doğru yanlış örnekleriyle kodlanarak biçimlenirler.

Bu etkenler ve bulundukları yerlerden önlenemez biçimde maruz kaldıkları olaylar ve kitle iletişim araçlarının etkileşimiyle dünyayı tanımaya ve anlamlandırmaya başlarlar.

Bunlar içinde  görsel ve işitsel yönden en etkin olanı medya alanları.

Televizyondan yansıyan ve devamlılık arzeden haber görüntülerinin başında, yapıp ettikleri izleyicilerin dikkat alanına zorla sokulan yönetim başının biz ve bizden olmayanlar ayrımcılığıyla düşmanlık vurgulayan konuşmaları, bağırıp çağırmaları, efelenmeleri geliyor. Herkesi hizaya sokan korkutucu bir figür olarak ailelerde genellikle çekinilen aile babası figürünün yerini alan ve etrafında koşturan kalabalıklarca her yapıp ettiğini marifet haline getirilen bir rol modeli olarak kavratılan bu figürü gözlemleyerek büyüyen nesillerin ileride nasıl bireylere dönüşeceği şimdiden belli.

Öte yandan çeşitli sosyolojik etkenlerle dikkat ve sorumluluk bilinci gereğince gelişmemiş, ortalama aklı ilkokul dördüncü çocuğu seviyesinde olan bir toplumda her gün bir veya birkaç çocuğun görünür görünmez kazalarda yitirilmesi önlenemiyor.

Özünde eğitim amaçlı olması gerekirken, siyasal amaçlı değişimlerle sık sık değiştirilen eğitim sisteminin kaçınılmaz kurbanı olurken bir yandan da “büyükler”in ilişkilerinden yansıyan kavga, dayak, öldürme türü iletişim biçimlerinin tanığı olarak büyüyen, gözleri önünde anne babaları öldürülen, cinsel istismara uğraması ve bunun travması önlenemeyen ve soruşturmaları örtbas edilerek adli soruşturması yeterince yürütülemeyen çocukların yine çok küçük yaştan akıllı aletler çağının etkileşimlerinin esiri olmaları geleceğin nasıl bir yarına dönüşeceği çok düşündürücü.

Davranış ve sorumluluk alanlarında bulunan tüm çocuklardan tüm büyüklerin sorumlu olduğu gerçeği kadar çocukların yaşama, beslenme, barınma ve eğitim gibi temel haklarının sağlanmasında birinci dereceden sorumlu olan devlet yürütücülerinin bu durumun bilincinde olmaları gerekiyor.
Sevgi Özkan

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder