ÇOCUKLARIN ÖNLENEMEZ ETKİLEŞİMLERİ,
Çocuklar içine doğdukları aile ve toplumun doğal etkileşim
alanında büyürler.
Aile ve semt gibi doğal çevrelerinde gözlemledikleri
davranış biçimlerin ve değerlerin doğru yanlış örnekleriyle kodlanarak
biçimlenirler.
Bu etkenler ve bulundukları yerlerden önlenemez biçimde maruz
kaldıkları olaylar ve kitle iletişim araçlarının etkileşimiyle dünyayı tanımaya ve anlamlandırmaya
başlarlar.
Bunlar içinde görsel ve işitsel yönden
en etkin olanı medya alanları.
Televizyondan yansıyan ve devamlılık arzeden haber görüntülerinin
başında, yapıp ettikleri izleyicilerin dikkat alanına zorla sokulan yönetim başının
biz ve bizden olmayanlar ayrımcılığıyla düşmanlık vurgulayan konuşmaları, bağırıp
çağırmaları, efelenmeleri geliyor. Herkesi
hizaya sokan korkutucu bir figür olarak ailelerde genellikle çekinilen aile
babası figürünün yerini alan ve etrafında
koşturan kalabalıklarca her yapıp ettiğini marifet haline getirilen bir rol
modeli olarak kavratılan bu figürü gözlemleyerek büyüyen nesillerin ileride
nasıl bireylere dönüşeceği şimdiden belli.
Öte yandan çeşitli sosyolojik etkenlerle dikkat ve sorumluluk
bilinci gereğince gelişmemiş, ortalama aklı ilkokul dördüncü çocuğu seviyesinde
olan bir toplumda her gün bir veya birkaç çocuğun görünür görünmez kazalarda yitirilmesi
önlenemiyor.
Özünde eğitim amaçlı olması gerekirken, siyasal amaçlı değişimlerle
sık sık değiştirilen eğitim sisteminin kaçınılmaz kurbanı olurken bir yandan
da “büyükler”in ilişkilerinden yansıyan kavga, dayak, öldürme türü iletişim
biçimlerinin tanığı olarak büyüyen, gözleri
önünde anne babaları öldürülen, cinsel istismara uğraması ve bunun travması önlenemeyen
ve soruşturmaları örtbas edilerek adli soruşturması yeterince yürütülemeyen çocukların yine çok
küçük yaştan akıllı aletler çağının etkileşimlerinin esiri olmaları geleceğin nasıl bir
yarına dönüşeceği çok düşündürücü.
Davranış ve sorumluluk alanlarında bulunan tüm çocuklardan
tüm büyüklerin sorumlu olduğu gerçeği kadar çocukların yaşama, beslenme, barınma
ve eğitim gibi temel haklarının sağlanmasında birinci dereceden sorumlu olan devlet
yürütücülerinin bu durumun bilincinde olmaları gerekiyor.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder