ŞİDDETE KARŞI DANS EDENLER, KAÇ KADININ DÖVÜLMESİNE YOL AÇMIŞTIR
ACABA.
Sevgililer gününde kadına yönelik şiddetin eş zamanlı toplu
dans etmelerle dikkat çekici hale getirilmesi dikkat çekilmesi istenenlere
ulaşıp onları düşündürecek mi emin olmasak ta bu kadınlara kızıp eve gidince karısını
dövecek erkekler de olabilir. Zira birikmiş ve taşan bir erkek şiddeti ile
karşıkarşıyayız.
Medyada her gün kadınlara dönük en az iki tane cinayet
vakası yer alıyor.
Bu konuda yapılan bazı araştırmalar 2003 den beri bu
cinayetlerdeki artışı ispatladığı halde "evvelden de vardı, şimdi daha çok
görünüyor” kolaycılığı ile geçiştirmeye kalkılamaz
Neredeyse öldürülen günlük kadınlar listesi yapılacak kadar
artan bu sosyal gerçeğin, sadece iyi ve kötü insan ikilemine sığmayacak kadar
çok boyutlu olması, çözümü için doğru okunması gerektiğini de gösteriyor.
Yoksulluk, cehaletin yanı sıra iletişim çağının hızla
değişime uğrattığı normların yok olması, yerine yenilerin aynı hızla gelmemesi
de bu konudaki önemli etkenlerden biri.
Şu veya bu gerekçeyle işlenen bu cinayetlerin, zihinleri
sürekli uyarırken, aynı açmazı yaşayanlar için bir empati kaynağı ve çözüm yolu
gibi algılandığı da görülüyor.
Bir yandan da kanıksanarak birbirini besleyen bir durum
yaratıyor.
Kamu dikkatini devamlı meşgul eden ve aynı bireysel ve
sosyal açmazları içeren bu davranış örnekleri kısa bir sürede kendi göreneğini
de yaratarak adeta yol gösterici olabiliyor.
Geçmişe oranla olan bitenden daha çok haberdar olunan
günümüzde, algılama ve anlamlandırma yetersizliğine, cehalet ve yaşamın türlü
yoksunlukları eklenince, en masum ayrılma isteği cinayetle sonuçlanabiliyor.
Eşi, eski eşi, nişanlısı, sevgilisi üzerinden modellenen
“kadın” algısı, çeşitli uyaranlarla anlaşılamayan, baş edilemeyen ve söz
geçirilemeyen bir varlığa dönüşen erkek zihninde kendi namusuna dokunan ciddi
bir korku üretiyor.
Pek çok alanda olageldiği gibi, kadın erkek ilişkilerinde
de, gelişmemiş rasyonelliğin yerini duygusal ve içgüdüsel tepkilerin almasıyla
ortaya çıkan şiddet eğilimi, cehalet ve yoksullukla birleşince devreleri
karışarak kontrolü kaybeden aklın, kendini ve etrafındakileri ortadan kaldırma
refleksine dönüşen cinnet olgusu kaçınılmaz hale geliyor.
Çözüm için kuvvetli bir kamuoyu protestosu yaratmak,
rasyonel ve ciddi uygulamalara dayanan önlemleri yaşama geçirmekle
sağlanabilir.
Vakaların günlük duyurusuyla kendi gerçeğinin reklamını
yapan bu sorunun halli için birey eğitiminin ve korunmasının sağlanması kadar
kitlelerin sorunu kanıksatmadan çift taraflı empati sağlayarak eş zamanlı
etkileneceği sosyal reklamların oluşturulması önem kazanıyor.
Dans önemli bir güç gösterisi olsa da yanı sıra bu sosyal
sorumluluk alanına sermaye ve akıl desteği sağlamak ta sivil toplum inisiyatifiyle
gerçekleştirilebilir.
Sevgi Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder