6 Aralık 2010 Pazartesi

GERİLİK ÜZERİNDEN İLERLEYEBİLMEK

Yaşamakta ve yürümekte olanı eskimiş diye değiştirmek ve yerine genellikle eskisinden farklı bir şey koyarak işte oldu demek kestirmeciliği ve lüksü, ilericilik sayıyoruz

Çoğunlukla geri kalmışlık kompleksiyle tetiklenen bu tavırların, zihinlerimizi ne kadar yönlendirdiği tartışılsa da kendimizi ulaşmak istediğimize ait saymamızı sağlıyor gibi.

Geri kalmışlık duygusunu çıkan aletlerin en son markasını ve en mülti fonksiyonlusunu almakla tatmin ederken, son moda davranış trendlerini sergilemeyi de ihmal etmeyiz.

Binalarımızı, ev dekorasyonlarımızı, cep telefonları, televizyon sistemleri, son sistem ulaşım araçları ve giyim kuşam seçimleriyle kurulan ilerleme paralelliği, bizi tatmin etmeye yeter.
Batılı paradigmaya sahip olmanın temelindeki düşünce ve normlara sahip olmayı bunlar kadar dert etmeyiz.
Dünyaya açılımımızı yönlendiren perspektifler hep son aşamaya yönlendirilen zumlamalardan öteye geçmez.

Bir türlü tam özdeşleşemediğimiz batı medeniyeti ile aramızdaki farkı kapamaya çalışmanın en kestirme yolu bu sanırız.
“Yeni” olandan medet ummak, bu anlamda çağı yakalamak ve ilerlemek algımızla örtüşür.

Peki gerçekten öyle midir?

Bunun cevabı dünyaya olan ilgimizin sınırları ve olan bitenleri takip etmek ve de doğru okumakta gizlidir.

Son günlerde dünyanın en önemli ortak gündemi haline gelen Wikileaks Belgeleri olayını nasıl sadece kendi açımızdan okuduğumuzu ve bunun üzerinden sonuç ürettiğimizi görmek yukarıdaki cevabın tam da öyle olmadığını göstermektedir.

Nedensellik bağlantısını kendi dışımızda bir suçlu arayıp ona saldırı olarak değerlendirdiğimizden, her olan biteni bize yönelik komplo olarak algılar ve bu düğümlerle  düşüncemize hapsolarak, kararımızı herkesten önce verir rahatlarız.

Doğruluğu bizim kaygı alanımızın dışına çıkan bu olguları, artık başka türlü değerlendirme ihtiyacı bile duymadan “ileri!!”yaşamlarımız üzerinden dünyayla bütünleşmeye kalkarız.

Cehaletin bir türü olan bu tutumlardan rahatsız olanlar o kadar azınlıkta kalırlar ki?
Her şeyin nicelikle ölçüldüğü bir anlama ve değerlendirme ortamında bu azınlığın sesi duyulmaz olur.  

Sevgi Özkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder