17 Eylül 2015 Perşembe

“TARAFSIZ”LIK, TARAFSIZLIĞI.

Pek çok toplumsal sorun alanlarında yaşadıklarımızın özü, hatalı mantıkla yorumlanan kavramların yanlış sonuçlar üretmesinden kaynaklanıyor denebilir.Bunun bazıları kasıtlı bazıları anlama ve demokratlık algısının niteliğiyle de ilgili olabilir.
“Tarafsızlık”, birbiriyle çatışmalı iki taraftan birini tutmak yerine hiçbir tarafı tutmamak anlamındadır.
Aslında bu daha çok nötr olmak yani hiç bir tarafı seçmemek anlamında kullanılır. 
Ama tarafsızlıkla amaçlanan şey o kişinin kendi seçimine karşın tarafsız davranması ise, orada toplumsal bir temsil söz konusu demektir ve bu da kendi fikir ve duygularına karşın her görüş ve duyguya eşit uzaklıkta yani tarafsızca yaklaşma gerekliliğini yerine getirmek anlamındadır.
Toplumların yönetim sorumlularının tarafsızlığı ise kendi taraftarlığını yönetim işine karıştırmama adaletini sağlama sorumluluğu anlamındadır.
Mesela devlet başkanı olarak  Cumhurbaşkanının anayasal olarak tanımlanmış görevinin TARAFSIZLIĞI, partiler üstü bir tutumla tüm yurttaşlara kendi taraftarlığının dışında eşit mesafede durmak ve eşit hakların işlemesini sağlamak olarak nitelendirilir. 
Kendisini halkın seçmesi, bu gerekçeyi kabul ettiğini göstermesi açısından daha da önemlidir.
Böyle olmadığı itirazlarına gerekçe olarak ileri sürülen:“ne yapsın kendi geldiği veya kurduğu partiye karşı tarafsız olamaz”demek, tarafsızlığın bu biçimde algılanmasını doğruymuş gibi savunmak anlamına gelir ki: bunun doğru olmadığı, kavramın kendisine ters düşmesi ve yasaların böyle olmadığından bellidir.
Mevcut anayasa hükümleri ve makamın varoluş amacı, tüm yurttaşlara eşit mesafede durabilmeyi vaat ettiren yeminlerle sağlanırken, edilen bu yeminler boşuna değilse, TARAFSIZLIK yerine getirilmesi gereken kutsal bir vaatse, bu argüman geçerli olamaz.

Zaten, bu makamın cezai dokunulmazlığı da, bu “tarafsızlık” şartının kabulüne bağlı olarak anlam kazanıyor.
Sevgi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder